Ayarlar UTF-8 olarak yapılmasına rağmen terminal ekranında Türkçe karakter görüntülenirken bozuk karakter olarak görüyorsanız terminale aşağıdaki kodu yapıştırarak bu problemi çözebilirsiniz.
Active code page: 65001
Ayarlar UTF-8 olarak yapılmasına rağmen terminal ekranında Türkçe karakter görüntülenirken bozuk karakter olarak görüyorsanız terminale aşağıdaki kodu yapıştırarak bu problemi çözebilirsiniz.
Active code page: 65001
Orkide ile alakalı önerileri not almak istedim. 🙂
Jupyter Notebook ile çalışırken farklı konular üzerinde çalışırken IOPub data rate exceeded hatası ile karşılaşabilirsiniz. Hatanın farklı çözümleri olmakla birlikte en kısa yoldan şu şekilde halledebilirsiniz;
Önce Anaconda Prompt’u açın (terminal). Ardından Jupyter Notebook’u aşağıdaki komut ile çalıştırın.
jupyter notebook --NotebookApp.iopub_data_rate_limit=1.0e10
Daha sonra hata veren kodunuzu tekrar başlatın. Sorun hallolmuş olacaktır.
Bir şekilde UYAP Doküman Editörü’nü kullanıyor iseniz illa ki bir müddet sonra resim eklemek durumunda da kalacaksınız. Resim eklenmesi esnasında editör resmin boyutlarıyla oynanmasına izin vermiyor. Bu sebeple de dokümanda yerleştireceği yere göre çözünürlüğü otomatik olarak düşürüyor. Resmin orjinal çözünürlüğü ne kadar büyükse bozulma da o denli büyük oluyor. Velhasıl resmi eklemeden önce önleminizi almanız gerekiyor. Peki bunu nasıl yapacağız?
Resmi bozulmadan koyabilmek için biraz bilgisayar özellikle de resim işlemleri hususunda bilgi sahip olmak gerekiyor. UYAP Doküman Editöründe varsayılan olarak bir sayfanın içerisine 453×700 piksel çözünürlüğünde resim yerleştirilebiliyor. Bu durumda resminiz yatayda 453 ve/veya dikeyde 700 pikseli geçiyor ise resminiz bozulacaktır.
Velhasıl eklediğiniz resmin çözünürlüğünün bozulmaması için resim eklemeden önce resmin ilgisiz yerleri varsa bu yerleri kırpmanız ve yatayda 454 pikselden, dikeyde de 701 pikselden küçük hale getirmeniz gerekiyor.
ÖĞRENME
Aşağıdaki davranışlardan hangisi öğrenme yoluyla kazanılmamıştır? (KPSS 2009)
A) Bir köpeğin eve ilk kez gelen bir misafiri görünce huysuzlanması
B) İşine her zaman vaktinde giden bir kişinin çalar saati bozulduğu için işe geç kalması
C) Bir oto tamircisinin motorun sesinden arızanın nerede olduğunu anlaması
D) Bir annenin bebeğinin altını değiştirmesi
E) Bir bebeğin babasını görünce gülümsemesi
Doğru cevap B şıkkıdır. Çünkü öğrenme yaşantı yoluyla davranışlarda meydana gelen kalıcı izli davranış değişikliğidir. B de ise öğrenilen bir davranış yoktur.
Aşağıdakilerden hangisi öğrenme sonucu oluşan bir davranış değildir?
A) Bir çocuğun yaya geçidi işaretini gördüğü yerden karşıdan karşıya geçmesi
B) Bir çocuğun ödevini yapmadığında öğretmenine yalan söylemesi
C) Limon görünce ağzın sulanması
D) Bir öğrencinin okula geç geldiğinde öğretmeni tarafından azarlandığı için okula zamanında gelmesi
E) Üç aylık olan bir bebeğin başını dik tutmaya başlaması
Doğru cevap E şıkkıdır. Çünkü diğer dört şıktaki davranışlar öğrenme yoluyla kazanılıyor fakat E deki öğrenme yoluyla kazanılmıyor.
DAVRANIŞ TÜRLERİ
Çocuğun yüksek ateşi olduğunda sayıklaması hangi davranış türüne örnektir?
A) Refleks B) İçgüdü C) Geçici davranış D) Olgunlaşma E) Şartlanma
Doğru cevap C şıkkıdır. Çünkü sadece ateş yüksek olunca sayıklaması geçicidir.
ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Bir papağana bazı kelimeleri söylemeyi öğretebilirsiniz; ancak ne kadar çabalarsanız çabalayın bir serçeye bir kelime bile öğretmeniz mümkün değildir.
Öğrenme açısından papağanla serçe arasında görülen bu fark, aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? (KPSS 2007)
A) Türe özgü hazır oluş B) Aşırı uyarılma C) Güdülenme D) Dikkat bozukluğu E) Büyüme
Doğru cevap A şıkkıdır. Çünkü papağanla serçe arasındaki farkın nedeni öğrenmeyi etkileyen faktörlerden türe özgü hazır oluştur. Papağan tür olarak konuşabilirken, serçe konuşamaz.
Bir sosyal bilgiler öğretmeni Türkiye’nin coğrafi özelliklerini ifade eden konu ve kavramları şemalarla, tablolarla anlatmakta, böylece öğrencinin öğrenmesini kolaylaştırmaktadır.
Bu öğretmen öğrenmeyi etkileyen hangi faktörü dikkate almaktadır?
A) Anlamsal çağrışım
B) Transfer
C) Kavramsal gruplandırma
D) Olgunlaşma
E) Genel uyarılmışlık hali
Doğru cevap C şıkkıdır. Çünkü Kavramsal gruplandırma kavramların gruplara, grupların alt gruplara ayrılarak öğrenimini sağlar.
ÖĞRENME KURAMLARI KLASİK KOŞULLANMANIN TEMEL ÖĞELERİ
Hamileliği dolayısıyla midesi bulanan bir anne adayı, sabahları bir yandan midesi bulanırken bir yandan da televizyondaki bir sabah programını izlemektedir. Anne, doğum yaptıktan sonra, ekranda ne zaman aynı program sunucusunu görse, yine midesinin bulandığını hissetmektedir.
Yukarıdaki örnekte yer alan program sunucusu, aşağıdakilerden hangisinin işlevini görmektedir?(KPSS 2008)
A) Koşulsuz uyarıcı B) Koşullu tepki C) Pekiştirici uyarıcı D) Koşullu uyarıcı E) Nötr uyarıcı
Doğru cevap D şıkkıdır. Çünkü hamileliğinde izlediği programda midesi bulandığı için programda bulunan her şeye koşullanmıştır. Burada sunucu da koşullu uyarıcıdır.
Klasik koşullanma ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Koşullanmanın olması için doğal bir uyarıcı tepki bağının olması gerekir.
B) Koşullu uyarıcının koşulsuz uyarıcıdan hemen önce verilmesi gerekir.
C) Nötr uyarıcı ile koşulsuz uyarıcının eşleştirilmesi gerekir.
D) Davranışa neden olan uyarıcıdan çok isteyerek ortaya çıkan davranışlarla ilgilenilmiştir.
E) Koşullu uyarıcı ile koşulsuz uyarıcı bağının tekrarlanması gerekir.
Doğru cevap D şıkkıdır. Davranışa neden olan uyarıcıdan çok isteyerek ortaya çıkan davranışla ilgilenilmemiş, davranışa neden olan uyarıcı ve tepki bağıyla ilgilenilmiştir.
TEMEL KAVRAMLAR
Babası tarafından sık sık cezalandırılan bir çocuğun bir süre sonra sadece babasından değil, yanına yaklaşan tüm erkeklerden korkması öğrenmeyle ilgili aşağıdaki kavramlardan hangisiyle açıklanabilir? (KPSS 2008)
A) Olumsuz aktarma B) İkinci derece koşullama C) İleriye doğru ket vurma D)Genelleme E) İtici uyarıcı
Doğru cevap D şıkkıdır. Çünkü çocuğun sadece babasından değil tüm erkeklerden korkmasından dolayı korkuyu genellemiştir.
Bir çocuğu kedi tırmalamış ve çocuk kedilerden korkmaya başlamıştır. Daha sonra sadece sokak kedilerinden korkmuş, evcil kedilerden korkmamaya başlamıştır.
Bu durum hangi kavram ile ilgilidir?
A) Sönme B) Ayırt etme C) Genelleme D) Zamanlama E) Kendiliğinden geri gelme
Doğru cevap B şıkkıdır. Çünkü çocuk sokak kedileriyle evcil kedileri ayırt etmiştir.
KOŞULLU TEPKİLERİ ORTADAN KALDIRMA YÖNTEMLERİ
Koşullu bir tepkiyi ortaya çıkaran bir uyarıcının tekrar tekrar verilmesi sonucunda bu uyarıcının söz konusu tepkiyi ortaya çıkarma gücünün azalması aşağıdaki süreçlerden hangisiyle en iyi açıklanır? (KPSS 2006)
A) Kendiliğinden geri gelme B) Sönme C) Alışma D) Karşıt koşullama E) Tepkisel koşullama
Doğru cevap C şıkkıdır. Çünkü tanım alışmadan bahsetmektedir.
İlk defa bindiği trende kaza geçiren bir birey bir süre hiçbir vasıtaya binmemiş, daha sonra trene her bindiğinde korku yaşamıştır.
Bu kişinin yaşadığı durumu anlatan kavramlar hangisinde doğru olarak verilmiştir?
A) Genelleme-Zincirleme
B) Sönme-Biçimlendirme
C) Ayırt etme-Genelleme
D) Biçimlendirme-Sönme
E) Genelleme-Ayırt etme
Doğru cevap E şıkkıdır. Çünkü trende yaşadığı kazayı tüm araçlara genellemiştir, daha sonra da sadece trene bindiğinde korkması ayırt etmedir.
DENEME-YANILMA YOLUYLA ÖĞRENME
Altı yaşındaki bir çocuk, bozulan oyuncağını parçaları gelişigüzel söküp takarken onarıyor. Burada çocuğun yaptığı şey, parçaları, aralarındaki ilişkileri dikkate alarak birleştirmek değil; çeşitli durumları, doğrusunu buluncaya kadar birçok kez tekrarlamaktır.
Çocuğun oyuncağı bu şekilde onarması, aşağıdakilerden hangisine örnektir? (KPSS 2007)
A) Örtük (gizil) öğrenme B) Deneme- yanılmayla öğrenme C) Kavrama yoluyla D) Gözleyerek öğrenme E) Öğrenmeyi öğrenme
Doğru cevap B şıkkıdır. Çünkü çocuk kendisini doğruya götüren yolu birden fazla parçayı deneyerek buluyor. Bu yüzden cevap Deneme- yanılma yoluyla öğrenmedir.
Resim yapma konusunda yetenekli olan bir öğrenci yağlı boya tekniği ile manzara çalışması yaparken istediği rengi bulmak için farklı renklerdeki boyaları değişik oranlarda karıştırmış, sonunda aradığı rengi bulmuştur.
Öğrencinin kullandığı aşağıdaki hangi öğrenme türüdür?
A) Deneme-yanılma yoluyla öğrenme
B) Gizil öğrenme
C) Şartlanma yoluyla öğrenme
D) Sosyal öğrenme
E) Kavrayarak öğrenme
Doğru cevap A şıkkıdır. Çocuk istediği rengi çeşitli renkleri deneyerek bulmuştur. Bu yüzden deneme- yanılma yoluyla öğrenmedir.
KÜÇÜK ADIMLAR İLKESİ
Aşağıdaki örneklerden hangisinde, öğretmen öğrencilerine konulara çalışırken küçük adımlar ilkesinden yararlanmalarını tavsiye etmektedir? (KPSS 2011)
A) Önce bir kavram haritası hazırlayın, kavramları öğrendikten sonra ayrıntılar üzerinde durun.
B) Sınava hazırlanırken bir gün sürekli olarak 10saat çalışmak yerine bir hafta boyunca günde1-2 saat çalışmayı tercih edin.
C) Bilgileri mümkün olduğu kadar basit parçalara bölün ve bunları basitten karmaşığa doğru bir sıraya dizerek öğrenmeye çalışın.
D) Çalışırken kitap ya da notlarınızda önemli gördüğünüz kısımların üzerini fosforlu kalemle çizin.
E) Konuları öğreninceye kadar sürekli olarak tekrar edin, öğrendiğinizden emin olduktan sonra aralıklı olarak tekrarlamaya devam edin.
Doğru cevap C şıkkıdır. Çünkü küçük adımlar ilkesinde bilgiler basit parçalara bölünür ve basitten karmaşığa öğrenilir.
Sınıfta öğretmen öğrencilere öğretilecek bilgiler kolay öğrenilebilecek basamaklara bölünür ve öğrencilerin bunları basitten karmaşığa doğru öğrenmeleri sağlanır.
Bu yöntemi uygulamaya çalışan bir öğretmen aşağıdaki ilkelerden hangisini uygulamaya çalışmaktadır?
A) Bireysel Hız
B) Etkin Katılım
C) Küçük Adımlar
D) Beyin Fırtınası
E) Pekiştirme
Doğru cevap C şıkkıdır. Çünkü bilgiler basamaklara ayrılıp basitten karmaşığa öğretilmiştir.
ETKİ YASASI
Okula yeni başlayan öğrencilerine çalışma alışkanlığı kazandırmak isteyen bir sınıf öğretmeni verdiği ödevleri yapan öğrencileri çikolatayla ödüllendirmekte, yapmayanları ise teneffüste dışarı çıkarmayarak cezalandırmaktadır.
Öğretmenin öğrencilerine ders çalışma alışkanlığı kazandırmak için izlediği yol Thorndike’ın hangi ilkesiyle uyuşmamaktadır? (KPSS 2008)
A) Tekrar yasası
B) Etki yasası
C) Tepki analojisi
D) Hazır bulunuşluk yasası
E) Öğrenmede küçük adımlar ilkesi
Doğru cevap B şıkkıdır. Çünkü öğrenci ödevini yaptığında hoşuna giden çikolata geliyor, ödevi yapmadığında ise teneffüs cezası geleceğinden öğrenci çikolatadan memnun olduğu için ödev yapma davranışına devam edecektir.
Thorndike “bir durum ile buna verilen tepki arasında değişebilir bir bağ kurulduğunda ve bunu bir doyum ilişkisi izlediğinde bu bağ güçlenir, can sıkıcı bir durumun eşlik etmesi durumundaysa bağın gücü azalır” demiştir.
Bu ifade aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hazır bulunuşluluk yasası
B) Tekrar yasası
C) Etki yasası
D) Zıt-tepki yasası
E) Eşik yöntemi
Doğru cevap C şıkkıdır. Çünkü Thorndike’ın bahsettiği tanım etki yasasıdır.
HAZIRBULUNUŞLUK YASASI
Bir ilköğretim okuluna bu yıl atanan Stajyer Öğretmen Mehmet Bey, müdür tarafından 2A şubesinin sınıf öğretmeni olarak görevlendirilir. Mehmet Öğretmen, öğrencilerin ileriki yıllarda girecekleri önemli sınavları düşünerek sadece öğretim programındaki konuların yeterli olmayacağına inanmaktadır. Bu nedenle öğrencilerinden her hafta en az 50 sayfalık bir hikâye kitabı okumalarını ve bu kitabın özetini çıkarmalarını istemektedir.
Öğretmenin bu davranışı, Thorndike’ın öğrenme ve eğitimle ilgili görüşlerinden hangisine uygun değildir? (KPSS 2009)
A) Tekrar yasası B) Etki yasası C) Tepki analojisi D) Ait olma yasası E) Hazırbulunuşluk
Doğru cevap C şıkkıdır. Çünkü öğrencilerin öğrenmeye olan ilgi, motivasyon ve ön bilgilerini öğrenmelidir ileriki yıllardaki sınavlara hazırlamak için burada öğretmenin yaptığı 2. Sınıf öğrencilerinin yapabileceği bir davranış olmadığından hazır bulunuşluluğa uygun değildir.
Bir çocuk kalem ile yazı yazmaya hazırsa, yazı yazmasına izin verilmesi ona mutluluk verir.
Buna göre burada anlatılan olaya aşağıdakilerden hangisi ile ilgilidir?
A) Hazırbulunuşluluk kanunu
B) Eşik yöntemi
C) Etki kanunu
D) Tekrar kanunu
E) Zıt- tepki kanunu
Doğru cevap A şıkkıdır. Çünkü çocuğun yazı yamaya hazır olduğunun bilinmesi hazır bulunuşluluğunun olduğunu gösterir.
TEKRAR YASASI
Sosyal öğrenme kuramına göre, aşağıdakilerden hangisi gözlem yoluyla öğrenmede rol oynayan süreçlerden biri değildir? (KPSS 2006)
A) Güdülenme
B) Tekrar
C) Zihinsel şema
D) Hatırlama
E) Dikkat
Doğru cevap D şıkkıdır. Çünkü tekrar yasası gözlem yoluyla öğrenmede yer almamaktadır.
“Tekrar edilen konular iyi öğrenilir. Tekrar geribildirim yapıldığında ve alternatif yollar denendiğinde daha yararlıdır.”
Yukarıda bahsedilen açıklama Thorndike’ın öğrenme ve eğitimle ilgili görüşlerinden hangisine uygundur?
A) Etki yasası
B) Ait olma yasası
C) Tepki analojisi
D) Hazırbulunuşluluk
E) Tekrar yasası
Doğru cevap E şıkkıdır. Tekrar yasasının tanımı verilmiştir.
BİTİŞİKLİK KURAMI
Öğretmenler öğrencilerinin bazı matematiksel işlemleri daha kolay ve çabuk yapabilmeleri için öğrencilerine çarpım tablosunu ezberletir.
Bu uygulamayı yapan öğretmenlerin aşağıdaki koşullanma ilkelerinden hangisini kullandığı söylenebilir?
A) Bitişiklik
B) İşaret öğrenme
C) Ayırt etme
D) Uyarıcı genellemesi
E) Genelleme
Doğru cevap A şıkkıdır. Çünkü çarpım tablosu ezberlenip işlemler kolay yapılması sağlanır.
Millî Eğitim Bakanlığı, ilköğretim 1. sınıfa başlayan öğrencilerin ana babalarından ayrılmalarını kolaylaştırmak ve korkularını yenmelerine yardımcı olmak için öğretim yılının başında uyum haftası düzenlemiştir. Bu haftada; öğrencilerin öğretmenlerini, sınıf arkadaşlarını, sınıflarını ve okul binalarını tanımalarını sağlayan eğlenceli etkinlikler yapılmıştır. Bu etkinliklerle öğrencilerin okuldaki idarecilerle ve çalışanlarla tanışmaları sağlanmıştır. En sonunda öğrencilere sınıflarına geçip sıralara oturmaları söylenmiştir.
Okula yeni başlayan öğrencilerin okula uyumunu kolaylaştırmak ve korkularını yenmelerine yardımcı olmak amacıyla düzenlenen bu uygulamayı en iyi açıklayan yöntem veya teknik aşağıdakilerden hangisidir? (KPSS 2012)
A) Zincirleme yöntemi
B) Eşik yöntemi
C) Sistematik duyarsızlaştırma
D) Programlı öğretim
E) Öz düzenleme
Doğru cevap C şıkkıdır. Çünkü korkmamanın öğretildiği yöntemdir.
KORKU KOŞULLANMASI
Öncelikle bebeğin kucağına beyaz bir fare koymuş, fare bebeğin kucağındayken birkaç saniye sonra ortama rahatsız edici düzeyde güçlü bir ses verilmiştir. Sesin etkisiyle korkan bebek ağlamaya başlamıştır. Deneyin birkaç kez tekrarlanmasının ardından, bebek beyaz fareyi gördüğü an ağlamaya başlamıştır.
Koşullanma gerçekleştirilirken aşağıdakilerden hangisi kullanılmıştır?
A) Eşzamanlı koşullanma
B) İze koşullanma
C) Gecikmeli koşullanma
D) Geçici koşullanma
E) Aynı anda koşullanma
Doğru cevap C şıkkıdır. İlk başta nötr uyarıcı kucağa verilmiş ardından hala kucağındayken yani nötr uyarıcı devam ederken koşulsuz uyarıcı verilmiştir. Böyle koşullanmalara gecikmeli koşullanma diyoruz.
EN SON VE EN SIK İLKESİ
Davranışlarımızın temelinde uyarıcı-tepki bitişikliği vardır. Belli bir uyarıcıya karşı belli bir tepkiyi ne kadar yaparsak, bu uyarıcıya karşı o tepkiyi tekrar yapma olasılığı o kadar artar. Bunun yanında bir uyarıcıya karşı yaptığımız en son tepkinin aynı uyarıcıya karşı tekrar yapılma olasılığı diğer diğer tepkilerin yapılma olasılığından daha fazladır.
Yukarıdaki ifade Watson’un bitişiklik kuramında aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilir?
A) Egzersiz ilkesi
B) Hazırbulunuşluk ilkesi
C) En son ve en sık ilkesi
D) Etki ilkesi
E) Premack ilkesi
Doğru cevap C şıkkıdır. Çünkü uyarıcıya verilen en son tepki aynı ya da benzer uyarıcı ile karşılaşıldığında da verilir. Uyarıcıya karşı sıklıkla verilen tepki öğrenilir.
BİTİŞİKLİK, TEK DENEMEDE ÖĞRENME VE SONUNCULUK İLKESİ
Öğretmenler öğrencilerinin bazı matematiksel işlemleri daha kolay ve çabuk yapabilmeleri için öğrencilerine çarpım tablosunu ezberletir.
Bu uygulamayı yapan öğretmenlerin aşağıdaki koşullanma ilkelerinden hangisini kullandığı söylenebilir?
A) Bitişiklik
B) İşaret öğrenme
C) Ayırt etme
D) Uyarıcı genellemesi
E) Genelleme
Doğru cevap A şıkkıdır. Çünkü çarpım tablosu ezberlenip işlemler kolay yapılması sağlanır.
ALIŞKANLIKLARI YOK ETME YÖNTEMLERİ
Öğrencilerin dikkat sürelerinin kısa olmasından dolayı eğitimde birçok etkinlik 30-40 dakikayı geçmeyecek şekilde düzenlenir. Buna rağmen, ilköğretime yeni başlayan öğrencilerin ilk haftalarda dikkat süreleri daha kısadır ve hızlı bir şekilde düşer. Bu durumu bilen Aylin Öğretmen, yılın başında yapılan etkinliklerin sürelerini 15-20 dakika ile sınırlarken, daha sonraki haftalarda çalışma sürelerini kademeli olarak artırmıştır.
Aylin Öğretmen’in öğrencilerin dikkat sürelerini artırmak için uyguladığı bu yöntem aşağıdakilerden hangisiyle en iyi açıklanabilir? (KPSS 2012)
A) Kendini ayarlama B) Eşik yöntemi C) Isındırma yöntemi D) Zihinsel disiplin E)Zaman yönetimi
Doğru cevap B şıkkıdır. Çünkü olumsuz davranış olumluya dönüştürülmüştür.
“Bireye yapmak istemediği davranış, yapmak istemediği davranışla birlikte yaptırılır.” Sözü edilen yöntem Guthrie ‘nin yöntemlerinden hangisidir?
A) Deneme yanılma B) Eşik C) Bıktırma D)Alıştırma E) Zıt tepki
Doğru cevap E şıkkıdır. Çünkü verilen tanım zıt tepkiye aittir.
EDİMSEL VE TEPKİSEL KOŞULLANMANIN KARŞILAŞTIRILMASI
Evde oyuncaklarını toplama alışkanlığı olmayan Özgür, yuvaya başladığı ilk gün oynadığı oyuncakları toplayıp oyuncak dolabına kaldırmadığı için öğretmeni tarafından sertçe uyarılmış ve o günden sonra yuvadayken her zaman oyuncaklarını toplamıştır. Ancak Özgür evde yine oyuncakları toplamama alışkanlığını devam ettirmiştir.
Özgür’ün yuvadayken oyuncakları toplamayı öğrenmesi ancak evdeyken toplamama alışkanlığını devam ettirmesi, sırasıyla aşağıdaki süreçlerden hangisiyle açıklanabilir? (KPSS 2009)
A) Kavrama yoluyla öğrenme-Alışma
B) Dolaylı öğrenme-Ayırt etmeyi öğrenme
C) Sosyal öğrenme-Dolaylı öğrenme
D) Edimsel koşullanma-Ayırt etmeyi öğrenme
E) Tepkisel koşullanma-Alışma
Doğru cevap D şıkkıdır. Burada psiko-motor davranışın öğrenilmesi olduğu için edimsel koşullanmadır.
Klasik ve edimsel koşullanma ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir?
A) Klasik koşullanma ile ortaya çıkan davranış, tepkisel bir davranıştır.
B) Edimsel koşullama, bir davranış sonuç ilişkisidir.
C) Edimsel koşullanma ile daha çok psiko-motor davranışlar öğrenilir.
D) Klasik koşullanma ile daha çok duyuşsaldavranışlar öğrenilir.
E) Edimsel koşullamada verilen pekiştirece bağlı olarak davranış ortaya çıkar.
Doğru cevap E şıkkıdır. Davranış pekiştirece bağlı olarak ortaya çıkmaz.Davranışın sonucunda pekiştireç ortaya çıkar.
OLUMLU PEKİŞTİRME
Bir teknik direktörün başarıyı artırmak amacıyla, en iyi performans gösteren sporcusuna her ayın sonunda bir spor malzemesi hediye etmesi aşağıdakilerden hangisine örnek olabilir? (KPSS 2008)
A) Dolaylı pekiştirme B) Koşullu anlaşma C) Premack ilkesi D) Birincil pekiştireç E) Olumlu pekiştirme
Doğru cevap E şıkkıdır. Çünkü davranıştan sonra ortama bir uyaranın eklenmesiyle birlikte davranışın tekrarlama olasılığını arttırmıştır.
İl çapında yapılan bilgi yarışmalarında okula birincilik getiren öğrencilerin başarılarından ötürü okul gezisine götürülmesi aşağıdaki yöntemlerden hangisi ile açıklanır?
A) Premack ilkesi B) Olumlu pekiştirme C) Birincil pekiştireç D) Olumsuz pekiştirme E) Değişken oranlı pekiştirme
Doğru cevap B şıkkıdır. Çünkü davranıştan sonra ortama bir uyaranın eklenmesiyle birlikte davranışın tekrarlama olasılığını arttırmıştır.
OLUMSUZ PEKİŞTİRME
Başı ağrıyan bir kişi, arkadaşının tavsiye ettiği bitki çayını içtikten sonra ağrısının geçtiğini fark etmiş ve bu olaydan sonra ne zaman başı ağrısa bu bitki çayından içmeye başlamıştır.
Bu kişinin başı ağrıdığında bitki çayı içmeye başlaması aşağıdakilerden hangisinin sonucudur? (KPSS 2007)
A) Dolaylı öğrenme B)İkincil kazanç C)Olumsuz pekiştirme D)Model alma yoluyla öğrenme E)Sosyal öğrenme
Doğru cevap C şıkkıdır. Davranıştan sonra, ortamdan itici uyaranın çekilmesiyle davranışın tekrarlanma olasılığı artmıştır.
Sıcaktan terleyen öğrencilerinin dersi daha dikkatli dinlemeleri ve serinlemeleri için pencereleri açan bir öğretmenin bu davranışı aşağıda verilenlerden hangisiyle açıklanabilir?
A) Klasik koşullanma
B) Olumlu pekiştirme
C) Olumsuz pekiştirme
D) Güdüleme
E) Transfer
Doğru cevap C şıkkıdır. Çünkü öğrencilerin dersi dinlemelerine engel olan uyaran ortamdan çıkarılınca öğrencilerin dersi dinlemeleri pekiştirilmiştir.
I. ve II. TİP CEZA
Beş yaşındaki Ata, evde sürekli olarak çalışan annesinin dikkatini çekmek için bilgisayarın ekranını boyalı kalemle karalamıştır. Bu duruma çok öfkelenen annesi de, bu davranışı bir daha yapmaması için Ata’ nın en sevdiği oyuncağını ortadan kaldırmıştır.
Annenin bu durumda oyuncakları ortadan kaldırması aşağıdakilerden hangisine örnek olabilir?(KPSS 2008)
A) Olumsuz pekiştirme B) Kaçınma koşullaması C) Dolaylı ceza D) II. tip ceza E)Karşıt koşullama
Doğru cevap D şıkkıdır. Çünkü anne çocuğun sevdiği oyuncağı ortadan kaldırmıştır.
Öğrencilerine ödev veren bir öğretmen bazı öğrencilerin ödevlerini başkalarına yaptırdıklarını fark etmiş ve bu öğrencilere düşük not vermiştir.
Öğretmen burada aşağıdaki yöntemlerden hangisini kullanmıştır?
A) Olumsuz pekiştirme B) Olumlu pekiştirme C) I. Tip ceza D) II. Tip ceza E) Sürekli pekiştirme
Doğru cevap C şıkkıdır. Çünkü ödevini başkasına yaptıran öğrencilere düşük not verilmesi hoşa gitmeyen bir durumun ortama verilmesidir.
BİRİNCİL VE İKİNCİL PEKİŞTİREÇLER
Bir deneyde şempanzeye tavanda bulunan kırmızı ışık yandığında bir düğmeye bastığı takdirde bir kart elde edebileceği ve bu kartı muzla değiştirebileceği öğretilmiştir.
Bu deneyde kart şempanze için aşağıdakilerden hangisinin işlevini görmektedir? (KPSS 2008)
A) Ayırt edici uyarıcı
B) İkincil pekiştireç
C) İçsel pekiştireç
D) Pekiştirici uyarıcı
E) Nötr uyarıcı
Doğru cevap B şıkkıdır. Çünkü burada kart simgesel ardından şempanze muz elde edecektir.
Aşağıdakilerden hangisi pekiştireçlerin özelliklerden biri değildir?
A) İkincil pekiştireçler fizyolojik ihtiyaçları karşılayan pekiştireçlerin dışındakalan tüm pekiştireçlerdir.
B) Hep aynı tür pekiştireç kullanılmamalıdır.
C) Pekiştireç davranışla eş zamanlı olarak verilmelidir.
D) Pekiştireçler hedef davranışla ilgili olmalı, uygun davranıştan sonra verilmelidir.
E) Pekiştirecin niteliği öğrencinin ilgi ve gereksinimlerine göre değişir.
Doğru cevap C şıkkıdır. Çünkü pekiştireç davranışla eş zamanlı olarak değil davranışın ardından verilir.
TEMEL İLKELER
İşe giderken kullandığı yolda tamirat başlaması nedeniyle bir hafta boyunca daha uzun olan bir başka yolu kullanmak zorunda olan bir sürücü, tamirat bittiği halde uzun yolu kullanmaya devam ettiğini fark etmiştir.
Sürücünün uzun yolu kullanmaya devam etmesi aşağıdakilerden hangisiyle açıklanır? (KPSS 2010)
A) Duyarlılık kazanma B) Alışkanlık kazanma C)İkinci derece koşullanma D)Gizil öğrenme E)Olumsuz öğrenme
Doğru cevap B şıkkıdır. Çünkü tekrara bağlı olarak davranış devam etmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi Edimsel koşullanmada temel kavramlardan değildir?
A) Kademeli yaklaştırma B) Genelleme C) Ayırt etme D) Davranışta kontrast E) Öğrenilmiş çaresizlik
Doğru cevap E şıkkıdır. Çünkü öğrenilmiş çaresizlik klasik koşullanmadadır.
PEKİŞTİRME TARİFELERİ
Gürültü yapmadan ders dinlemeyi öğrenmelerini sağlamak amacıyla öğrencilerine sessiz bir biçimde oturdukları her on dakika sonrasında ödül veren bir ilköğretim 1.sınıf öğretmeni aşağıdaki pekiştirme tarifelerinden hangisini kullanmaktadır? (KPSS 2010)
A) Sabit oranlı
B) Sürekli
C) Sabit zamanlı
D) Değişken aralıklı
E) Değişken oranlı
Doğru cevap C şıkkıdır. Çünkü pekiştireç belli periyodik aralıklarla verilmiştir.
Bireyin internetten kendisine gelen mesajların haftada bir defa geldiğini bilesi ve mesajlarına haftada bir bakması aşağıdaki pekiştirme tarifelerinden hangisine örnektir?
A) Sabit zamanlı
B) Sabit oranlı
C) Değişken oranlı
D) Değişken zamanlı
E) Sürekli
Doğru cevap A şıkkıdır. Çünkü pekiştireç belli periyotlarla verilmiştir.
KADEMELİ YAKLAŞMA
Öğrencilerinin sınıf tartışmalarına katılmalarını ancak tartışmaların derste işlenen konuyla sınırlı kalmasını isteyen bir öğretmen, bu amaçla önce öğrencilerini konuyla ilgili konuşup konuşmadıklarına bakmaksızın her söz alışlarında, sınıfın çoğunluğunun tartışmalara katıldığını gördükten sonra da sadece işlenen konuyla ilgili bir şeyler söylediklerinde ödüllendirir.
Öğretmenin öğrencilerin sınıf tartışmalarına katılmalarını sağlamak için kullandığı teknik aşağıdakilerden hangisidir? (KPSS 2010)
A) Projektif B) Model oluşturma C) Tepkisel koşullanma D) Alıştırma E) Kademeli yaklaşma
Doğru cevap E şıkkıdır. Çünkü alt düzey basamaklar gerçekleştikçe pekiştirme yukarı çekilerek amaca yönelik davranış öğretilmiştir.
Öğretmen Emrah’ın okuma dersinde dakikada yüz kelime okumasını istemiş, fakat dakikada yetmiş kelime okuyan Emrah’ın gülümseyerek başını okşamıştır. Daha sonra seksen kelime okuduğunda pekiştirmiş, bu şekilde Emrah’ın dakikada yüz kelime okumasını sağlamıştır.
Öğretmen öğrencisinin yeni uygun davranışlar geliştirme sürecinde aşağıdaki yöntemlerden hangisini kullanmıştır?
A) Olumlu pekiştirme
B) Model olma
C) Kademeli yaklaştırma
D) İpucu verme
E) Övgü
Doğru cevap C şıkkıdır. Çünkü alt düzey basamaklar gerçekleştikçe pekiştirme yukarı çekilerek amaca yönelik davranış öğretilmiştir.
KOŞULLU ANLAŞMA
Bir babanın oğluna “sınıfını geçersen seni arkadaşlarınla birlikte tatile gönderirim.” Demesi aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilir?
A) Premack ilkesi
B) Simgesel ödülle pekiştirme
C) Olumsuz pekiştirme
D) Sabit oranlı pekiştirme
E) Koşullu anlaşma
Doğru cevap E şıkkıdır. Çünkü tatile gitmenin şartını sınıfını geçmesi olarak anlaşmışlardır.
PREMACK İLKESİ
Matematik ödevini yapmamak için bahaneler öne süren kızına “Ödevini bitir de birlikte gezmeye çıkalım.” diyen bir annenin bu yaklaşımı aşağıdakilerden hangisine örnek olabilir? (KPSS 2008)
A) Premack ilkesi B) Tepki analojisi C) Kademeli yaklaşma D)Dolaylı pekiştirme E) Olumlu pekiştirme
Doğru cevap A şıkkıdır. Çünkü burada çocuğun kendi davranışları kendisi için pekiştireç olarak kullanılmıştır.
Kızına “Ev işlerinde bana yardımcı olursan arkadaşlarınla sinemaya gidebilirsin.” diyen bir annenin davranışı aşağıdaki kavramlardan hangisi ile açıklanır?
A) Premack ilkesi B) Davranış biçimlendirme C) Karşıt koşullama D) Ayırt edici uyarıcı E) Tepkisel koşullama
Doğru cevap A şıkkıdır. Çünkü anne burada kızının kendi davranışını pekiştireç olarak kullanmıştır. Arkadaşlarıyla sinemaya gitmek davranışıyla pekiştirmiştir.
KAÇMA VE KAÇINMA KOŞULLANMASI
Anaokulu öğrencisi Çiçek bir sabah uyandığında okula gitmek istemediğini söylemiş ve ağlamaya başlamıştır. Böyle bir durumla ilk kez karşılaşan anne ve baba okula giderek Çiçek’ in öğretmeniyle görüştüklerinde, bir gün önce öğretmeninin Çiçek ‘i azarladığını öğrenmişlerdir.
Çiçek’in okula gitmek istememesi aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? (KPSS 2007)
A) Birden fazla uyarıcıya koşullanma B) Uyarıcı-tepki bitişikliği C)Olumsuz davranışın pekiştirilmesi D) Kaçınma davranışı E) Ayırt etme
Doğru cevap D şıkkıdır. Öğretmenin azarlamasından kaynaklı kaçma davranışı ardından da ağlaması kaçınma davranışıdır.
Babası tarafından sürekli olarak azarlanan Tolga ne yaparsa yapsın durum değişmemekte, babası bir bahane bulup kendisini azarlamaktadır. Tolga okuldaki başarısından söz ettiği bir akşam babasının kendisini azarlamadığını fark eder.Bu olaydan sonra Tolga azardan kurtulmak için babasına okulda yaşadığı gerçek olmayan bir başarıdan söz eder.
Tolga’nın babasına yalan söylemesi aşağıdakilerden hangisine örnek olabilir?
A) Babasının azarlama davranışını bastırdığı için itici uyarıcıyla davranış kontrolü
B) Azar işitmemeyi sağlamaya yönelik olduğu için kaçma
C) Babasının azarlama davranışını ortadan kaldırmaya yönelik olduğu için sönmeye tabi tutma
D) Azar işitmemeyi sağlamaya yönelik olduğu için kaçınma
E) Azardan kurtulmasını sağladığı için olumlu pekiştirme
Doğru cevap D şıkkıdır. Çünkü azardan kaçınmıştır.
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK
Tıp fakültesini iyi bir dereceyle bitiren Ali, birkaç kez girdiği Tıpta Uzmanlık Sınavında başarısız olmuştur. Ailesinin ısrarıyla bu yıl da sınava başvurmasına rağmen Ali bu sınav uygulaması devam ettikçe hayalini kurduğu dahiliye uzmanlığı eğitimini hiçbir zaman alamayacağını düşünmektedir.
Ali’nin bu düşüncesi aşağıdakilerden hangisinin göstergesi olabilir? (KPSS 2009)
A) Öğrenilmiş çaresizlik B) Dışsal denetim odağı C) Kendini gerçekleştiren kehanet D) Mantığa bürünme E) Kolektif yeterlik inancının düşük olması
Doğru cevap A şıkkıdır. Çünkü Ali birkaç kez girdiği sınavlarda başarılı olamadığından ne yaparsa yapsın ınavda başarılı olamayacağını düşünüp hiçbir zaman dahiliye uzmanı olamayacağını düşünmüştür.
Çalıştığını söylemesine rağmen üç kez matematik sınavından oldukça düşük not alan İrem, ne yaparsam yapayım matematik dersinde başarılı olamıyorum diyerek çalışmayı tamamen bırakmıştır.
İrem’in yaşadığı durum aşağıdakilerden hangisi ile açıklanır?
A) Öğrenilmiş çaresizlik
B) Ayırt etme
C) Olumsuz transfer
D) Batıl davranış
E) Kendiliğinden geri gelme
Doğru cevap A şıkkıdır. Çünkü İrem sınavlarda başarılı olamamasından kaynaklı ne yaparsam yapayım matematik dersinde başarılı olmayacağım diyerek çalışmayı tamamen bırakmıştır.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN KEHANET
Ahmet kızlarla hiçbir zaman yakın ilişki kuramayacağını düşünmektedir. Gerçektende bir kızla beraber olduğunda yakınlık kuramamıştır.
Bu durum aşağıdakilerden hangisine örnektir? (KPSS 2004)
A) Kademeli yaklaşma
B) Sistematik duyarsızlaşma
C) Öğrenilmiş çaresizlik
D) Kendini gerçekleştiren kehanet
E) Olgunlaşma
Doğru cevap D şıkkıdır. Çünkü bireyin kendi olumsuz düşüncelerinden dolayı olumsuz davranarak bu davranışı da çevresindekiler tarafından pekiştirilmiştir.
Uzun süredir iş başvurusu yapan genç ne zaman bir işe başvursam işverenler beni beğenmiyor diyerek arkadaşına yakınmıştır. Aslında mülakatlarda pasif, çekingen davranmaktadır. Bu yüzden iş bulamamaktadır.
Gencin bu davranışı hangisi ile açıklanır?
A) Kendini gerçekleştiren kehanet
B) Gizil öğrenme
C) Genelleme
D) Olumsuz transfer
E) Sönme
Doğru cevap A şıkkıdır. Çünkü bireyin kendi olumsuz düşüncelerinden dolayı olumsuz davranarak bu davranışı da çevresindekiler tarafından pekiştirilmiştir.
EĞİTİMDE CEZANIN KULLANILMASI
Öğrenmede cezanın rolüyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? (KPSS 2006)
A) Ceza uygulamanın bir yolu, istenmedik davranış sergileyen bir öğrenciyi sahi olduğu pekiştirici bir uyarıcıdan mahrum bırakmaktır.
B) İstenmedik davranışı cezalandıran bir öğrencinin bu davranışının gelecekte aynı koşullarda tekrarlanma olasılığı azalır.
C) Ceza uygulamanın bir yolu, istenmedik bir davranış sergileyen öğrenciyi itici bir uyarıcıya maruz bırakmaktır.
D) Ceza ne kadar şiddetli olursa cezalandırılan davranış o kadar çabuk unutulur.
E) Ceza, sadece hangi davranışın uygun olmadığını öğretir.
Doğru cevap D şıkkıdır. Çünkü cezanın şiddeti davranışın çabuk unutulmasında etkili değildir.
Ceza ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Ceza olumsuz bir davranışı baskı altına alır, bastırılan davranış tekrar ortaya çıkabilir.
B) Ceza birey için hoşa gitmeyen uyarıcının verilmesi ve hoşa giden uyarıcının ortadan kaldırılması şeklinde gerçekleştirilir.
C) Yeni bir davranışın kazandırılmasında ceza etkili bir yöntemdir.
D) Ceza bireyin kişiliğini hedeflememelidir.
E) Hangi davranışın cezayı getirdiği önceden bireye bildirilmelidir.
Doğru cevap C şıkkıdır. Ceza yeni bir davranış kazandırmada etkili bir yöntem değildir. Davranışı engellemede etkilidir.
CEZAYA ALTERNATİF DAVRANIŞ KONTROL TEKNİKLERİ
Beş yaşındaki Ali tüm uyarılara rağmen sofrada sürekli olarak konuşmaya, herkesin sözünü kesmeye ve küçük kardeşine sataşmaya devam eder. Bunun üzerine annesi Ali’yi ilgisini çekebilecek hiçbir nesnenin bulunmadığı bir odaya göndererek 10 dakika süreyle orada kalmasını söyler.
Ali’nin annesi aşağıdaki davranış kontrol ve değiştirme tekniklerinden hangisini kullanmaktadır? (KPSS 2007)
A) Sönmeye tabi tutma B)Ara verme C)Şekillendirme D) Olumsuz pekiştirme E)Kademeli yaklaşma
Doğru cevap B şıkkıdır. Çünkü boş bir odaya gönderilmiştir bir süreliğine davranışa ara vermesi için.
Yaramazlık yapan çocuğuna ceza vermek istemeyen bir anne, ceza yerine aşağıdakilerden hangisini kullanırsa yaramazlığın ortadan kaldırılma olasılığı düşük olur?
A) Sönmeye tabi tutma
B) Çocuğun olumlu davranışlarını pekiştirme
C) Ortamı değiştirme
D) Çocuğun dikkatini olumsuz davranışa çekme
E) Örnek davranışlarda bulunma
Doğru cevap D şıkkıdır. Çünkü dikkat olumsuz davranışa çekilmemelidir.
Başlangıç noktası olarak bir tıbbi ‘problem’in kullanılma ilkesine dayanan bir öğrenme yöntemidir. Bu öğrenme yönteminde öğrencilerin problem çözme becerilerinin geliştirilmesi ve klinik problemler bağlamında temel tıp bilgilerinin kazandırılması amaçlanmıştır [14].
Tıp alanında bilgi birikiminin hızla gelişmesi ve artması ile birlikte, Tıp eğitimine de yeni kavramlar girmiştir. Bilgiye ulaşma, yorumlama, problem çözme, sonuca ulaşma ve sonuçların yapıcı olarak değerlendirilmesi gibi yaşamın her alanında karşılaşılan konular Tıp ve eğitiminde de gündeme gelmiştir. İlk kez 1976 yılında Kanada Mc Master Üniversitesi’nde Howard Borrows tarafından kullanılan Probleme Dayalı Öğrenme (PDÖ) kavramı, sağlık ve diğer birçok alanda (mühendislik, hukuk, mimarlık, dil eğitimi vb.) eğitim felsefesi olarak geçtiğimiz yüzyılın en önemli eğitim metotlarından biri olmuştur [15].
Probleme dayalı öğrenim (PDÖ), kuramsal temelinde öğrencilerin herhangi bir konuyu çeşitli problem çözme aşamalarıyla birlikte öğrendiği öğrenci merkezli bir eğitim müfredatı olma düşüncesini barındırır. Fikir olarak ilk kez tıp fakültelerinde gündeme gelen, günümüzde diğer pek çok okulda da kullanılan bu eğitim modeli prensip olarak yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi, var olan karışıklığın çözümünü ve gerçek hayat problemlerini temel alır. PDÖ’nün bu doğrultudaki beklentileri; öğrencileri değişebilir bilgi üretme konusunda geliştirmek, onların etkili problem çözme yeteneklerini ortaya çıkarmak, bağımsız ve aynı zamanda işbirlikçi bir yaklaşımla öğrenme kabiliyetlerini kendi iç motivasyonlarıyla birlikte ortaya koymalarını sağlamaktır. Kendinden önceki klasik ve entegre müfredat sistemlerine göre daha yenilikçi ve yapılandırmacı fikirleriyle PDÖ, bir aktif öğrenim sistemidir [16].
Neredeyse her gün birçok problem hayatımızı derinden etkilemektedir. Böylesi bir durumda isteğimiz acilen problemin ortadan kaldırılmasıdır. Fakat bu istek yalnız başına yeterli değildir. Problemlerin çözümü noktasında yetişme şeklimiz ve bireysel gelişimimiz son derece önemlidir. Problemler ile ilgili bir takım anahtar olayları tanımlamak, gerekli bilgileri elde etmek ve kendi geliştirdiğimiz birtakım yöntemler ile probleme çözüm üretmek gerekmektedir. Probleme dayalı öğretim stratejisi öğrenme-öğretme sürecinde yeni bir paradigmayı temsil eder. Bu stratejide öğrenci karmaşık bir durum veya olay ile karşı karşıya bırakılır. Önemli olan nokta öğrencilerin bu sorunu sahiplenmeleri, ondan sorumlu olmalarıdır. Sorumluluk ve sahiplenme tam olarak gerçekleşmişse öğrenciler geçerli bir çözüme varmada tüm yolları denerler. Öğretmenin strateji başlangıcında yapması gereken ise problemin gerçek hayattan seçilmesine dikkat etmektir. Torp ve Sage’ye göre “Problem çözmeye dayalı öğrenme, karmaşık ve gerçek hayat problemlerinin araştırılması ve çözümü etrafında organize edilmiş ve bireylerin hem zihin hem de beceri yönünden aktif katılımlarını gerektiren, tecrübeye dayalı öğrenmeyi temsil eder” (Saban, 200:157) Probleme dayalı öğretim stratejisi öğretimin hedeflerinden, öğrenci davranışına, kullanılacak yöntem ve teknikten, yapılacak olan ölçme ve değerlendirme işlemlerine kadar problemi merkeze alan bir yaklaşımdır. Bu nedenle böyle bir yaklaşımda hedeflerin ve davranışların öncelikli olarak belirlenmesi gerekmektedir. Bu belirleme yapıldıktan sonra problemi çözme aşamasında kullanılacak yöntem ve tekniklerin tespit edilmesi gerekecektir.
PDÖ, öğrencilerin yüz yüze gelerek küçük gruplar halinde çalıştıkları bir yaklaşım olarak kabul edilebilir. Öğrenciler, bütün katılımcıların sorumluluk alması sağlanan, birçok bakış açısının bir arada bulunduğu bir ortam içerisinde olurlar. Öğrenme sürecinin başında sunulan problem, sorun çözebilme ve sorgulama becerilerinin yanı sıra o probleme neden olan mekanizmaların ve çözümlerinin anlaşılmasında gerekli olan bilgilere de ulaşılmasını sağlayan bir yönlendiricidir. PDÖ’de grup öğrenimi sadece bilgiye ulaşmada kolaylık sağlamaz, aynı zamanda iletişim becerileri, takım çalışması, eleştirel ve yaratıcı düşünebilme, problem bulma ve çözme, öğrenmedeki bağımsız sorumluluk, bilgi paylaşımı gibi çok sayıda arzu edilen diğer özellikleri edinmeye de olanak sağlar. Bu nedenle PDÖ, bilgi edinimiyle genel beceri ve tutumların geliştirilmesini içeren metodları öğreten küçük bir grup etkinliği olarak da düşünülebilir [16].
PDÖ’de, karşılaşılan bir problemden yola çıkılarak, problemin tanımlanması ve daha sonra problemin çözümü aşamalarında ihtiyaç duyulan temel bilgilerin öğrenme hedefi yapılarak, öğrenen tarafından aktif biçimde araştırılması amaçlanmıştır. Öğrencinin pasif ve öğretilen konumdan, aktif biçimde araştırıcı ve öğrenici pozisyona geçmesi ve ulaştığı/edindiği/içselleştirdiği bilgilerini paylaşmasından dolayı bu sisteme “interaktif eğitim” ya da ‘aktif eğitim’ de denilmektedir [15].
Eğitim yöntemi, 1986 yılında Dundee Üniversitesi’nden Dr.Harden’ın geliştirdiği bir model ile çağdaş tıp eğitiminin ana bileşenleri haline gelmiştir. Bu model altı adet eğitim stratejisine dayanır (İngilizce SPICES kısaltmasının açılımı): öğrenci merkezli, probleme-dayalı, entegre, topluma dayalı, seçmeli öğrenme sağlayan ve sistematik. Böylece PDÖ, geleneksel tıp eğitiminden farklı olarak değişen tıp eğitiminin önemli aşamalarından biri olduğu söylenebilir [15].
Probleme dayalı öğrenmenin 4 bileşeni aşağıda verilmiştir;
PDÖ oturumu, oluşturulan senaryo üzerinden yürütülür. PDÖ senaryolarının hazırlanması emek isteyen bir süreçtir. PDÖ senaryosunun hazırlayıcıları, senaryonun basit ve anlaşılabilir olmasının çok önemli bir kural olduğunu her zaman akılda tutmalıdır. Amaç, öğrencilerin problem çözme becerilerini geliştirmektir. Bu nedenle senaryonun mümkün olduğunca tek probleme odaklı, bilgi yükünden uzak ve öğrencilerin katılımını sağlayan metinlerden oluşması önemlidir. Senaryoda tanımlanan problemin gerçek yaşamda karşılaşılabilen olgu ve durumları içermesi öğrencilerin ilgisini ayakta tutar. Öğrenciler senaryoyu okumaya başladıkları andan itibaren kendilerini tanımlanan problemin içinde bulmalıdır.
Senaryolar hazırlanırken gazete haberleri, fotoğraflar, bilimsel makaleler, simule hastalar, deneysel ya da klinik laboratuvar sonuçları gibi yaşamın içinden olan bilgiler konunun içeriğine göre kullanılabilir. Gerçek hasta olguları en sık kullanılan senaryo materyalleri arasındadır.
Senaryoda tanımlanan problemin çözümü için anahtar sorular belirlenir. Ezbere dayalı ve bilgiyi öğrenciye düşünmeden tekrarlatan sorulardan kesinlikle kaçınılmalıdır. Ezbere yönelik sorularla hazırlanmış bir PDÖ senaryosu ancak bilgi düzeyinde kalır. Öğrenmenin en üst aşamasında yer alan sentez, probleme dayalı öğrenme yaklaşımında hedeflenen basamak olmalıdır. Sorular, öğrencilerin analiz ve sentez yeteneklerini geliştirecek nitelikte kurgulanmalıdır. Soruların sayısı çok fazla olmamalıdır. Amaç ve öğrenim hedeflerine göre belirlenecek olan sorular, öğrencileri kavramların analizini yapmaya yöneltecek şekilde, PDÖ oturumunun tamamı için 4-6 olarak belirlenebilir.
PDÖ oturumlarının asıl yürütücüleri öğrencilerdir. Bir PDÖ sürecinde temel olarak öğrencilerden beklenen:
Problemin tanımlanması ve analizinin yapılması aşamasında öğrenciler düşüncelerini sınırsızca tartışmalıdır. Serbest çağrışım ve beyin fırtınası yöntemi bu aşamada sıkça kullanılan eğitim teknikleridir. Öğrenciler senaryonun akışında, sorularla karşılaştıklarında “listeleme” yöntemini kullanarak yeni başlıkları belirler ve bu başlıklarla ilgili yeni sorular ve sorunları tartışmaya açarlar ve çözüm önerilerini geliştirirler. Eğitim yönlendiricilerinin tartışılmakta olan PDÖ oturumunun içeriği konusunda uzman olması gerekmediğinden, öğrenciler ondan bir şeyler öğretmesini beklememeyi öğrenmek zorundadır. Kazanılan yeni bilgilerin grupla paylaşılması, problemden yola çıkılarak bilgilerin sentezlenip yeni durumlara uyarlanması ve yaşamla bağdaştırılması PDÖ oturumlarının son aşamasını oluşturur. Bu noktada öğrenciler, küçük grup çalışmaları yapabilir ve çeşitli sunum teknikleri kullanarak aktarımda bulunabilirler.
Eğitim yönlendiricisinin PDÖ oturumlarındaki en önemli rolü öğrenmeyi kolaylaştırmaktır. PDÖ oturumlarında eğitim, öğrenci merkezlidir ve temel amaç öğrencileri kendi eğitimlerinde sorumluluk almaya ve kendi kendini yönlendirerek öğrenebilen kişiler olmaya özendirmektir. Bu nedenle, eğitim yönlendiricisi öğrencilerin tartışmalarını desteklemeli, mümkün olduğunca öğrencilerin arasında süregelen konu ile ilgili tartışmaların dışında kalmalı, asla odağında olmamalıdır. Kolaylaştırıcılık görevini yaparken yargısız, tarafsız olmalıdır. Tartışmalara çok gerekmedikçe katılmamak için öğrencilerin hemen her aşamada daha küçük gruplara ayrılmalarını sağlamak ve onların kendi içlerinde kaynaşmalarını desteklemek iyi bir yol olabilir.
Senaryo akışı içinde, yeni küçük gruplar oluşturulur ve küçük grup tartışmaları sonrasında her grubun görüşü, çalışması büyük grupla paylaşılır. Eğitim yönlendiricisi, bu aktivitelerin düzenli ve sorunsuz yürütülmesi için grubu destekler.
Grubu yönetmeden, grup içi dinamiği destekleyebilecek konumu yaratmak, eğitim yönlendiricisi için zor ve deneyim gerektiren bir süreçtir. Bu konumu yaratabilmek için eğitim yönlendiricisi öğrencilerden de destek alabilir. Özellikle verilen ders aralarında ve molalarda eğitim yönlendiricisi öğrencilere eğitici rolleri ile ilgili dominant ve yönetici tavır içinde olup olmadıklarını sorabilir. Bu süreçte, öğrencilerden gelecek herhangi bir yapıcı eleştiriyi de kabul etmeye hazır olmalıdır. Eğitim yönlendiricisinin bu eğitici tavrı, öğrenciler için mükemmel bir mesleksel model (rol model) olabilir.
Ölçme ve değerlendirme, eğitimde belirlenen hedeflerin gerçekleşme düzeyinin belirlenmesini, elde edilen veriler ışığında eğitimin gözden geçirilmesini içeren bir süreçtir. Bir eğitim programında farklı alan ve düzeylere yönelik ölçme ve değerlendirme yapılabilir.
PDÖ oturumlarında yürütülen ölçme ve değerlendirme sürecinde:
KAYNAKLAR
Öğrenme – öğretme sürecinin amaçlarına ulaşabilmesi için izlenen genel çerçeveye (yola) strateji denir. Öğretim stratejileri genel olarak üçe ayrılabilir. Bunlar; sunuş yoluyla, buluş yoluyla ve araştırma-inceleme yoluyladır.
SUNUŞ YOLUYLA ÖĞRETİM STRATEJİSİ
Buluş yoluyla öğretime alternatif olarak geliştirilmiştir. Buluş yoluyla öğretim bazı durumlarda aşırı zaman kaybına yol açabilir. Sunuş yoluyla öğretimde çok sayıda bilgi çok kısa sürede anlamlı olarak öğrencilere kazandırılabilir. Ausubel’e göre öğrenci neyin daha önemli olup neyin önemli olmadığını anlayamayabilir. Bu yüzden sürecin başında öğrencilerin ulaşması gereken hedef öğretmen tarafından açıklanmalıdır. Öğrenciler, çalışmalarını bu hedef doğrultusunda yönlendirirler [11].
Sunuş yoluyla öğretim; özellikle kavram, genelleme ve sınıflamaların yani bilgi düzeyindeki hedef-davranışların öğretiminde kullanılan bir yöntemdir [9, 10]. Her öğretim yaklaşımı gibi, sunuş yoluyla öğretim de bazı durumlarda diğerlerine göre daha iyi sonuç verir. Birincisi bu yaklaşım, birkaç kavram arasındaki ilişkiler öğretileceği zaman en uygun yaklaşım olmaktadır. Öğrenciler daha başlangıçtayken, ilişkilendirilecek kavramlarla ilgili bazı bilgilere sahip olmalıdırlar. Aksi takdirde kendilerine sunulan bilgileri anlamadan ezberlemeye zorlanmış olurlar. Sunuş yoluyla öğretime ilişkin diğer bir nokta öğrencilerin yaşlarıyla ilgilidir. Üzerinde durulan düşünceler çok basit de olsa, örneğin derste kayalar, mineraller gibi fiziksel gerçeklikler üzerinde de durulsa bu yaklaşımdan yararlanırken öğrencilerin bu gibi düşünceleri zihinlerinde evirip çevirmeleri, dönüştürmelere uğratmaları gerekmektedir. Bu nedenle sunuş yoluyla öğretim yaklaşımı, ilkokulun üst sınıflarında ve daha sonraki sınıflarda bulunan öğrenciler için daha uygun olmaktadır. Bu yöntemin uygulanması aşamasında; öğretmen öğretilecek kavram ve genellemeyi önce diğer yapılarla ilişkilendirir. Ausubel buna ön organize edici demektedir. Sonra kavram ve genellemeler sınıfa verilir, öğretilen bilgi birimlerinin özellikleri (kritik) sunulur. Bunu açıklayıcı örnekler izler. Konu yeterince anlaşılıncaya ve öğrencilerde anlamlı bir birikim oluncaya kadar örnekler verilmeye devam edilir. Kavram ya da genellemenin daha iyi anlaşılabilmesi için gerekirse örnek olmayan durumlar verilir. Soru-cevap etkinlikleri yoluyla kavram ve genellemeler öğrencilere tekrar ettirilir. Konu yeterince anlaşılmışsa öğrencilerden örnekler istenir ve öğrenilen konunun anlamlı bir yapı ya da cümle içerisinde kullanılması istenir. Sunuş yoluyla öğretim stratejisinin ezberden ziyade anlamlı bir öğrenmeyi ortaya çıkarması için başlangıçta öğretmenin öğrenilecek bilgileri kendi içinde anlamlı ve organize bir bütün haline getirmesi gerekir. Aynı şekilde öğrencinin de anlamlı öğrenme için hazırlanması gerekir [10].
Genel Özellikleri aşağıda verilmiştir [12].
Kullanıldığı yerler:
Sınırlılıkları:
BULUŞ YOLUYLA ÖĞRETİM STRATEJİSİ
Bruner’e göre öğrenmek veya bilmek bir ürün değil bir süreçtir. Bu yüzden, buluş yoluyla öğretim stratejisinde öğretmenin en önemli rolü öğrencilerin kendi kendine öğrenebilecekleri bir öğrenme ortamı oluşturmaktır. Öğretmen, öğrencilerin öğrenmesi gereken kavram, ilke ve genellemeleri hazır olarak sunmaz, onları araştırmaya ve incelemeye teşvik eder, bir bilim adamı gibi davranmasını ister [11].
Jerome Bruner tarafından geliştirilen stratejide öğretim sürecinin merkezinde öğrenci vardır. Ampirik çalışmalara ağırlık veren Bruner, bilimin temel bir kuralını daima ön planda tutmuştur; hangi verilerden sonuçlara varılacaksa, o veriler üzerinde gözlem yapılmalıdır. Bir kez, akademik psikologlar belirli bir filmin çocuklar üzerindeki etkisini tartışırlarken Bruner’i danışman olarak davet etmişlerdir. Tartışmayı bir süre izledikten sonra Bruner’in önerisi şu olmuştur: “Bunu, filmi seyrettikten sonra çocuklara soralım!” Bruner aynı yaklaşımı eğitim psikolojisinin problemleri karşısında da göstermektedir. Çocukların okullarda nasıl öğrendiklerini anlamak istiyorsanız, o zaman kafes içindeki fare ve güvercinleri değil sınıftaki çocukları inceleyiniz. Bruner’e göre eğitimin en son amacı “bir konunun yapısı hakkında genel bir anlayış geliştirmektir.” Öğrenci bir konunun, dersin yapısını anladığı zaman, onu ilişkili bir bütün olarak görür. “Bir konunun yapısını kavramak, daha pek çok şeyin anlamlı bir biçimde o konuyla ilişkilenmesine olanak sağlar. Bruner öğretmene (mesajlarını zaten hep iş başındaki öğretmene yöneltmektedir) öğrencinin belli bir konunun yapısını algılayabilmesi için gerekli koşulları sağlamada yardımcı olmasını öğütlemektedir. Öğrenme bir yapıya dayalı olduğu zaman daha kalıcıdır ve kolaylıkla unutulmaz [10].
Tümevarım akıl yürütme yoluyla öğrenmeyi sağlayan bu yaklaşımda esas örneklerden kurallara ve genellemelere ulaşma süreci kullanılır. Sonuçta kural ya da bilgi yapısını keşfeden öğrencidir. Keşfetme yoluyla öğrenmeyi sağlamak kuşkusuz kolay değildir. Uygulama esnasında aşağıdaki ilkeler oldukça önem taşır [10]:
Sınırlılıkları ise aşağıda verilmiştir [12].
ARAŞTIRMA İNCELEME YOLUYLA ÖĞRETİM STRATEJİSİ
Öğrenci merkezli bir stratejidir. Öğrencilerin belli bir konu ile ilgili problemi çözmek üzere harekete geçmelerini, araştırma etkinliklerini sürdürmelerini ve sonuca ulaşmalarını sağlar. Öğrencilerin hem bireysel hem de grup olarak çalışma becerilerinin geliştirilmesine katkı sağlar. Öğretmen rehberlik eder ve gerektiğinde yönlendirici konumundadır. Ele alınan problemlerin gerçek hayatta karşılaşılan problem durumları olması gerekir. En uygun öğretim yöntemi olarak problem çözme yöntemi kullanılır [11].
Bu strateji daha önceleri matematik, fen bilgisi gibi doğa bilimlerinde uygulamalı olarak kullanılırken, daha sonraları araştırmalar göstermiştir ki bütün konu alanlarında kullanılabilmektedir. Konu alanı içeriğinde problem ya da çözülmesi gerekli bir durum varsa en etkili stratejidir. Bu stratejinin kullanılabilmesi için konunun hedef-davranış boyutu en az uygulama ve daha üst düzeyde olmalıdır. Dolayısıyla üst düzeyli zihinsel süreçlerin geliştirilmesinde en etkili stratejilerden birisidir. Bu strateji sadece sınıf içerisinde değil aynı zamanda laboratuvar, atölye ve okul dışı doğal ortamlarda kullanılabilir.
Araştırma-inceleme yoluyla öğretim stratejisi; bilimsel yöntemleri günlük ders oturumu gibi küçük zaman dilimlerine sıkıştıran alıştırmalar vasıtasıyla öğrencileri doğrudan bilimsel süreçlerin içerisine katan bir yaklaşımdır. Schlenker, bu stratejinin, bilimin anlaşılmasına, yaratıcı düşüncenin kullanılmasına, bilgiyi inceleme, analiz etme ve üretme becerilerini geliştirdiğini ifade etmiştir. Özellikle kuramsal bilgilerde beklenen öğrenme performansını gösteremeyen öğrenciler bu stratejiyle oldukça başarılı olmaktadırlar.
Araştırma-İnceleme Stratejisini Geliştiren Suchman’a göre [10]:
Araştırma inceleme yoluyla öğretim stratejisinin basamakları aşağıda verilmiştir [12];
Araştırma inceleme stratejisinin temel özellikleri ise şunlardır [12];
KAYNAKLAR
Sınıf ortamı, öğrencilerin, çoğu hayat becerisini ilk defa deneyimlediği yerdir. Bu nedenle de öğretmenler, öğrencilerin birbirleriyle iş birliği yapacağı, sorumluluklarını paylaşacağı, sorun çözeceği ve çatışmaları kontrol edeceği fırsatlar oluşturmaya çalışmalılar.
Bu fırsatlar, öğrencilerin bireysel hatta bazen birbirine rakip olarak çalıştığı bireysel ve geleneksel öğrenme yöntemlerinden farklı olarak, iş birliğine dayalı öğrenme yönteminde bulunabilir. İş birliğine dayalı öğrenme aktiviteleri, öğrencilerin küçük gruplar halinde birlikte çalışarak bir projeyi veya etkinliği tamamlamalarını; başarılı olmak için birbirlerine yardım etmelerini ve bir ekip olarak faaliyet göstermelerini gerektirir.
Yazar ve araştırmacı Robert Slavin, A Practical Guide to Cooperative Learning (İş Birliğine Dayalı Öğrenme Rehberi) adlı kitabında iş birliğine dayalı öğrenmeye ilişkin 67 araştırmayı değerlendiriyor. Değerlendirme sonucu Slavin, iş birliğine dayalı öğrenmeyi uygulayan sınıfların yüzde 61’inin geleneksel sınıflara oranla çok daha yüksek test puanları elde ettiğini buldu [6].
İşbirliğine Dayalı Öğrenme Modelinin Özellikleri
İşbirliğine dayalı öğrenme de grup çalışması olduğu için grup içindeki öğrenciler arasında bağlılık duygusu gelişir. Bu model grup çalışması olması, grup halinde aynı aletleri, aynı ortamı kullanmak ve aynı proje ya da ödev üzerine çalışmaları olumlu bağlılığı artırmaktadır. Bunların yanı sıra öğrencilerin hepsine ortak sorumluluğun verilmesi, grup duygusu içine girmeleri de bağlılık duygusunu geliştirir [5].
İşbirliğine dayalı öğrenmede grup içindeki bireylerin aldığı puan grup puanını belirlediği için grup içindeki bireylerin aldığı sorumluluğu tam olarak yerine getirmesi gerekmektedir. Geleneksel eğitim anlayışında öğrencinin başarısı aldığı sınav sonucuna bağlıydı. İşbirliğine dayalı öğrenmede tam tersidir [5].
İşbirliğine dayalı öğrenme de öğretmene büyük bir sorumluluk düşmektedir. Grupların oluşturulmasında ve grup çalışmalarının denetlenmesinde öğretmen sorumludur. Grup içinde öğrencilerin doğru yönlendirilmesi ve çalışmaların etkili yapılması verimliliğin artırılmasını sağlayacaktır [5].
İş birliğine dayalı öğrenme de öğrenciler istek ve şikayetlerini ifade edebilme fırsatı bulmaktadır. Öğrenciler ele alınan konu ile ilgili aklına takılan her soruyu ya da konu il ilgili önerilerini rahatça dile getirebilmektedir. Bu da öğrencilerin diğer öğrenciler ile iletişime geçmesini ve kendine yapılan eleştirilere olgunlukla karşılıklı vermeyi öğretmektedir. Genel olarak iş birliğine dayalı öğrenme öğrencilerin iletişim becerilerini, özgüven, empati gibi özelliklerinin gelişmesini sağlamaktadır [5].
İşbirliğine dayalı öğrenmede öğrenciler sürekli yüz yüze iletişim halinde olduğu için grup üyelerini başarılı olabilmek ve verimliliği artırmak için birbirini cesaretlendirmekte ve zorlandıkları durumda birbirini desteklemektedir. Bu da öğrencilerin problem çözerken daha kısa sürede çözmelerini ve yardımlaşmalarını sağlamaktadır [5].
İŞ BİRLİĞİNE DAYALI ÖĞRENME TEKNİKLERİ
İş birliğine dayalı öğrenme teknikleri aşağıda verilmiştir [6].
En güçlü teknik olup özellikleri aşağıda verilmiştir.
Bu teknikte eşler vardır ve eşler birbirinden sorumludur. Özellikleri ise şöyledir [7];
Her hafta gruptan bir kişinin katıldığı turnuvalar düzenlenir. Grup üyeleri o hafta kendilerini temsil edecek arkadaşlarını hazırlarlar. Her öğrencinin aldığı puan, toplam takım puanına eklenir ve puana göre gruba ödül verilir.
Soruları öğrenci hazırlar. Öğretmen konuyu sunduktan sonra sınıfı heterojen gruplara ayırır. Her grup konuyla ilgili açık uçlu sorular hazırlar, birbirlerine sorar ve cevap verirler. Öğretmen de öğrencilere soru hazırlarken soru kökleri ile ipuçları verir. Son olarak verilen cevaplar tüm sınıfta tartışılır.
Açık uçlu konu üzerinde, öğrenciler önce bireysel olarak yoğunlaşır ve konu ayrıntılarıyla irdelenir. Daha sonra öğrenciler eşleşerek konuyu irdeler. Son olarak ulaşılan sonuçlar sınıfa sunulur ve sınıfça paylaşılır.
Homojen grup var. Aynı yetenekte, cinsiyet ve başarı farklı olabilir. Amaç, öğrencilerin yetenekli – güçlü oldukları yönleri tespit edip geliştirmektir. Ekipte herkes aynı notu alır [7].
KAYNAKLAR