Beyaz Zambaklar Ülkesinde – Grigoriy Petrov

Adını hep duyduğum ama bir türlü okumaya fırsat bulamadığım bir kitaptır kendisi. Rus yazarın hayatı ve bu kitabın hikayesi ilginç geldi. Ben bir hikaye veya roman tarzı beklerken beklentimden çok farklı bir kitapla karşılaştım. Başlıkta bahsedilen ülke Finlandiya. Yazar Finlandiya’nın sömürgeden halinden sonra nasıl ferah seviyeye ulaştığını anlatıyor. Bu işin önde gelen isimlerinden biri de J. V. Snellman. Kitap yaklaşık 100 yıl önce yazılmış ve yazıldığı ilk günden beri ülkemizde çok okunan kitaplardan birisidir. Kitabın Mustafa Kemal tarafından da tavsiye edildiği de ifade edilmiştir. Kitaptaki anlatılanların bir kısmının şekil itibariyle cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’de de uygulandığı anlaşılmaktadır. Her kitap gibi bu kitaptan da alınacak yararlı bilgiler mevcuttur.

Allah Cümlemizi Korusun – Bekir Develi

Güzel insan Bekir Develi’nin ilk kitabıdır kendisi. Deneme şeklinde, başlıkların altını doldurmuş yazar. Bekir Develi alelâde güzel bir anadolu insanı, dertli bir insan. Altını çizeceğiniz kilit kelime ve cümleler de var. Fırsat bulursanız okuyun derim. Ayrıca kendisi Youtube‘da çok güzel işler de yapıyor. Kanalını kesin takip edin mükemmel konukları ve programları oluyor.

Futbol! Bir Aşk – Halit Kıvanç

Halit Kıvanç’ın Telesafir‘den sonra okuduğum ikinci kitabı Futbol! Bir Aşk. Halit Kıvanç ülkemizdeki televizyonun gelişimi gibi futbolu da neredeyse başından beri takip etmiş birisi. Müthiş bir hikayesi, tecrübesi var. Kitaba gelirsek öncelikle çok güzel bir kaynak olmuş literatür için. Kitapta büyük ayrıntılar mevcut iken 96 Avrupa şampiyonası’na çok da değinilmediğini gördüm burası garibime gitti. Yine 2002 dünya kupasına da çok değinilmemiş. Ayrıca Halit Kıvanç deneyim, birikim ve anılarından faydalanılması gereken bir yazar, spiker, entelektüel. Ben ondan özellikle de 2000 yıllardan itibaren çok yararlanılmadığını düşünüyorum. İnşallah vefat etmeden ilgili makamlar vesilesiyle onurlandırılır.

Fabrika Ayarı – Hayati İnanç – Bekir Develi

Kitap sohbet havasındadır. Bekir Develi soruyor Hayati İnanç cevaplıyor. İki güzel insan. Soru soran ne soracağını biliyor, cevaplayan da ne konuşacağını. İkisini de sevdiğim ve defalarca videolarını izlediğim için kitabı okurken sanki onların bir videosunu izler gibi hissettim. Kitapta da bahsediyor aslında Hayati Hoca, diyor ki, bir insanın kitabını okumak onunla yarı konuşmak gibidir. Velhasıl güzel kitap olmuş. Bir çırpıda okunuyor ancak, anahtar yerlerin altılı çizip arada açıp açıp tekrar bakmak lazım. Bakıp söylediklerini hatırlamak lazım.

Bağırmayan Anneler – Hatice Kübra Tongar

Hatice Kübra Tongar’ın Fıtrat Pedagojisi‘nden sonra okuduğum ikinci kitabıydı. Aslında isminden de anlaşılacağı üzere daha çok annelere hitap eden bir kitaptır. Kitabı eşim için almıştım ama kafamdaki bazı sorulara cevap bulabilirim düşüncesiyle ben de okudum.

Öncelikle kitap faydalı bir kitap bunu söyleyeyim. Fakat bazı şeyler sürekli tekrarlanıyor hissi oluştu bende. Okurken ya ben burayı okumuştum sanki diye aklıma gelen çok yer oldu. Bunun yanında tam olarak beni tatmin etmiş bir kitap değil. Başlangıçta dedim ya faydalı bir kitap ama okuyucuyu tam da tatmin etmiyor. Kafamdaki bazı sorulara halen cevap bulabilmiş değilim. Tamam bağırmayalım ama ne yapalım sorusu, kitap da böyle bir bölüm de olmasına rağmen tam olarak cevap bulabilmiş değil gördüğüm kadarıyla. Bu tarz soruların cevabı geçiştirilmiş gibi bir his oluşturdu bende (tamamı değil şimdi hakkını da verelim). Tekrar söylüyorum eleştirdiğim noktalar var ama yararlı bir kitap kanımca. Büyük beklentiye de girmemek lazım tabi. Kitabın özellikle son bölümü hoşuma gitti. Peygamber efendimiz (S.A.S.)’in hayatından çocuklarla ilgili örnekler veriliyor. Bu bölümü çok sevdim.

Son olarak kitabın tasarımından da bahsetmek istiyorum. Kitap kapağı olsun, başlığı ve içeriği olsun gayet güzel tasarlanmış. Sadece kapakta gerçek bir çocuk yüzü kullanmak yerine çizim olsaydı daha iyi olurdu. Bu benim kişisel tercihimdir. Özel bir sebep olmadığı müddetçe kitabın kapağı çizim olursa sanki daha güzel duruyor.

Osmanlı’da Derin Devlet ve II. Abdülhamid – Yavuz Bahadıroğlu

Kitap Sultan II. Mahmud’un ölmesi ve yerine oğlu Sultan (I.) Abdülmecid’in geçmesi ile başlıyor. Daha sonra Abdülmecid’in ölmesi yerine üvey kardeşi Sultan Abdülaziz’in geçmesi, Abdülaziz’in darbe ile indirilip şehit edilmesi, yerine yeğeni Sultan Abdülmecit’in oğlu V. Murat’ın geçmesi, onun da deli olduğu öne sürülerek indirilmesi ve nihayetinde yerine, V. Murat’ın kardeşi Sultan II. Abdülhamid Han’ın tahta geçmesi anlatılıyor. Kitap Abdülhamid Han’ın hükümdarlığını anlattıktan sonra, Abdülhamid han hakkındaki olumlu ve olumsuz hatırat ve notlarla devam ediyor. Kitap boyunca Osmanlı’da derin devlete vurgu yapılıyor. Çok mükemmel, olmazsa olmaz bir kitap değil ama bazı şeylerin kafamda şekillenmesinde faydalı oldu benim için. Çerez niyetine okunabilir.

Yağmur

Vâr eden’ in adıyla insanlığa inen Nûr
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebâbil dudağından
Rahmet vâdilerinden boşanır âb-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kâinat

Yıllardır boz bulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

Hasretin alev alev içime bir ân düştü
Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebî’nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtâbını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebû Kubeys kovulmuş feryatlarla
Evlerin anasına dikilir yeşil bayrak
Yeryüzü âvaredir, yapayalnız ve kurak

Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
Heyûlâ, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım

Yağmur, gülşenimize sensiz , baldıran düştü
Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü

Bir güzîde mektuptur, çağların ötesinden
Ulaşır intizârın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden
Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükûtu yâr, sevinci duâlar kadar derin

Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezîr yaşadım ki, yaşanmamış, mâzide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım

Sensiz, kaldırımlara nice güzel cân düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bîcan düştü
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü

Melekler sağnak sağnak gülümser mâverâdan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hira’dan
Bir devrim kokusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça , ateşler şâhının hayalleri

Keşke bir gölge kadar yakının da dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakışta ben olsaydım

Sarardı yeşil yaprak; dal koptu;fidan düştü
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
Kâtil sinekler deldi hicâbın perdesini
İstiklâl boşluğunda arılan nâdân düştü

Dolaşan ben olsaydım Sâve’nin damarında
Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin
Ebedî aşka giden esrarlı yollarında
Senden bir kıvılcımın, süreyyâ bir şûlenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kâkülünü
On asırlık ocağın savurdum külünü

Bazen kendine aşık deli bir fıtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zâlime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana râm olanlara
Bir belâ tünelinde ağır imtihan düştü

Bâdiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebvâ da esen rüzgâr
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyada

Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oymak oymak kemirdi gurûrumu
Bahîra’ dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
Mahkûmlar yargılıyor; hâkimler mahkum şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü

Firâkınla kavrulur çölde kum tâneleri
Ahûların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin, bereketin doldurur hâneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların

Devlerin esrârını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlanış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar, sonra heyelân düştü
Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer
Sensizlik diyârından püsküllü yalan düştü

Yağmur, duysam içimin göklerimden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından

Madenî arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım

Şehirler kâbus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; âsuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayâlî
Hazîndir ki, dertleri aşmaya ummân düştü

Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdâbında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenîn
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

Saatlerin ardında hep kendimi aradım
Bir melâl zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz, kıtalar boyu uzanan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra’yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir ; mevsim senin
Mekanın fırçasında solmayan resim senin

Yağmur, bir güm elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şâhikası gülümserdi yüzüme
Senin visâlinle bir gülmüş de ben olsaydım

Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü

Islaklığı sanadır âhımın, efganımın
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir ekşimeyen cevheri efkârımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; âhenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin

Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silimdi hayalimden bütün efsûnu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü

Nefsinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek
Aydınlığa nûrunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklarına hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü’mindir semâ; sana muhtaçtır zemin

Damar damar seninle, hep seninle olsaydım
Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Kardeşler arasına heyhat, sû-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz’an düştü
Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazân düştü

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahîra’dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visâlinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle olsaydım
Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Nurullah Genç

Çocuklarda / Bebeklerde Rota Virüsü Aşısı Yapılmalı mı?

Blogumda bebek kategorisindeki yazıları bebeğimizi büyütürken edindiğimiz tecrübelerden yararlanarak yazıyorum. Dolayısıyla bir doktor değil, sadece tecrübelerini paylaşan bir babayım.


Rota virüsü ile ilgili tecrübemi daha önce paylaşmış, tedavi sürecini anlatmıştım. Bu yazıda yine kendi tecrübelerime göre Rota virüsü aşısı yapılmalı mı onu değerlendirmek istedim. Rota virüsü kanaatimce yapılmalıdır. Aşı vurdurmanız hastalığınızın çocuğunuza buluşma riskini sıfıra indirmeyeceğini de bilmeniz gerekiyor. Aşı önleyebiliyor ama garanti vermiyor. Fakat aşı olan çocukların hastalığı hafif atlattığı da bilinen bir durum. Dolayısıyla ben aşının yaptırılması gerektiğini düşünüyorum.