Kategori arşivi: Şiir

Allahaısmarladık

Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git…
Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın
Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!

Yavrusunun yoluna dalan bir dul bakışı
Andırıyor ışıksız evinde pencereler.
Biraz yeşermek için beklesin artık kışı
Çağlayansız yamaçlar, suyu dinmiş dereler.

Bir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna,
Buğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz:
Benim kadar titremez hiç bir yiğit oğluna,
Hiç bir ana kızına bu kadar düşkün olmaz.

Bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü,
Alnından öz kardeşim öpse ben irkilirim.
Değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü,
Kimlerin rüyasına girdiğini bilirim.

Gözlerimi gün gibi kamaştıran yüzünü
Daha candan görürüm senden uzaklaşınca.
Sararırsın dönüşte görünce öksüzünü:
Bir gelinlik kız olur aşkım senin yaşınca.

Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git.
Bir yarın göçtüğünü, çöktüğünü bir dağın
Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

Ezân-ı Muhammedî

Emr-i bülendsin ey ezan-ı Muhammedî,
Kâfî değil sadâna cihân-ı Muhammedî.

Sultân Selîm-i Evvel’i râm itmeyüb ecel,
Feth itmeli idi âlemi şan-ı Muhammedî.

Gök nûra garkolur nice yüzbin minâreden,
Şeh-bâl açınca rûh-i revân-ı Muhammedî.

Ervah cümleten görür Allahü Ekber’i,
Aks eyleyince arşa lisân-ı Muhammedî.

Üsküp’de kabr-i mâdere olsun bu nev-gazel,
Bir tuhfe-i bedî’ü beyân-ı Muhammedî.

YAHYA KEMAL BEYATLI

GEÇER

Muharririn ömrü yazmakla geçer,
Mürainin ömrü taklakla geçer,
Leyleklerin ömrü lâklâkla geçer,
Hokkabazın ömrü şakşakla geçer..

Her kişi bir türlü vakit geçirir.
Kimisi yedirir, kimi içirir,
Cüreti kıt olan mum gibi erir,
Enayinin ömrü bakmakla geçer.

Züppeler danseder, uyup rumbaya,
Çocuklar ev oynar girip cumbaya’
Şairler kaside yazarlar aya,
Sarhoşların ömrü çakmakla geçer.

Aşıklar dolaşır kırda kol kola,
Sporcu kendini verir futbola,
Zenginler bağlıdır, paraya, pula,
Veznedarın ömrü saymakla geçer.

Açılıp koncalar birer gül olur,
Ateşler korlanır, korlar kül olur
Bir ufak böcekten, ipek tül olur,’
Akreplerin ömrü sokmakla geçer.

Bir türlü geçmede, hasılı, her şey,
Aslolan dünyada: Cümbüşle hey hey
Sayılı günlerin zevkine bak, ey!,
ömür bir sudur ki akmakla geçer!

Ercüment Ekrem Talû

Süleymaniye’de Bayram Sabahı

Yahya Kemal Beyatlı’nın Kendi Gök Kubbemiz isimli kitabının ilk şiiri. Zaten kitap da ismini ismini bu şiirin üçüncü mısrasından almış. Metin kitabın 1988 baskısından alınmıştır.

Artarak gönlümün aydınlığı her sâniyede,
Bir mehâbetli sabâh oldu Süleymâniye’de.
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mâvileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her ân aradan.
Gecenin bitmeye yüztuttuğu andan beridir,
Duyulan gökte kanad, yerde ayak sesleridir.
Bir geliş var!.. Ne mübârek, ne garîb âlem bu!..
Hava boydan boya binlerce hayâletle dolu…
Her ufuktan bu geliş eski seferlerdendir;
O seferlerle açılmış nice yerlerdendir.
Bu sükûnette karıştıkça karanlıkla ışık,
Yürüyor, durmadan, insan ve hayâlet karışık;
Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya,
Giriyor, birbiri ardınca, ilâhî yapıya.
Tanrının mâbedi her bir tarafından doluyor,
Bu saatlerde Süleymâniye târih oluyor.
Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı
Adamış sevdiği Allâh’ına bir böyle yapı.
En güzel mâbedi olsun diye en son dînin
Budur öz şekli hayâl ettiği mîmârînin.
Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,
Seçmiş İstanbul`un ufkunda bu kudsî tepeyi;
Taşımış harcını gaazîleri, serdârıyle,
Taşı yenmiş nice bin işçisi, mîmâriyle.
Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne,
Uhrevî bir kapı açmış buradan gökyüzüne,
Tâ ki geçsin ezelî rahmete rûh orduları..

Bir neferdir, bu zafer mâbedinin mîmârı.

Ulu mâbed! Seni ancak bu sabâh anlıyorum;
Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rü’yâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim.
Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını;
Büyük Allâhı anarken bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses;
Yükselen bir nakarâtın büyüyen velvelesi,
Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!.

Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri
Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbîr’i;
Ne kadar sâf idi sîmâsı bu mü’min neferin!
Kimdi? Bânîsi mi, mîmârı mı ulvî eserin?
Tâ Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu
Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu,
Yüzü dünyâda yiğit yüzlerinin en güzeli,
Çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli;
Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz
Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz;
Vatanın hem yaşayan vârisi hem sâhibi o,
Görünür halka bu günlerde tesellî gibi o,
Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde,
Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde.

Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri,
Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri.
Gökte top sesleri var, belli, derinden derine;
Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine.
Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?
Üsküdar’dan mı? Hisar’dan mı? Kavaklar’dan mı?
Bursa’dan, Konya’dan, İzmir’den, uzaktan uzağa,
Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa;
Şimdi her merhaleden, tâ Beyazıd’dan, Van’dan,
Aynı top sesleri birbir geliyor her yandan.
Ne kadar duygulu, engin ve mübârek bu seher!
Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer,
Dinliyor hepsi büyük hâtırâlar rüzgârını,
Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını.

Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor?
Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor:
Kosova’dan, Niğbolu’dan, Varna’dan, İstanbul’dan..
Anıyor her biri bir vak’ayı heybetle bu an;
Belgrad’dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar’dan mı?
Son hudutlarda yücelmiş sıra – dağlardan mı?

Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!.
Adalar`dan mı? Tunus’dan m, Cezâyir’den mi?
Hürr ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi
Yeni doğmus aya baktıkları yerden geliyor;
O mübârek gemiler hangi seherden geliyor?

Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine.
Çok şükür Tanrıya, gördüm, bu saatlerde yine
Yaşayanlarla berâber bulunan ervâhı.

Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.

YAHYA KEMAL BEYATLI

Yedi Güzel Adam – Cahit Zarifoğlu

Şiirdeki 7 kişinin aşağıdaki kişiler olduğu düşünülüyor.

  • Sezai Karakoç
  • Nuri Pakdil
  • Mehmet Akif İnan
  • Erdem Bayazıt
  • Alaaddin Özdenören
  • Rasim Özdenören
  • Cahit Zarifoğlu

Şiirin VI. bölümüne kadar olan ilk kısmı Cahit Zarifoğlu’nun Yedi Güzel Adam isimli kitabında, VI. bölümü ise Menziller isimki kitabında yayınlanmış, aşağıda beraberce verilmiştir.

      InnBu insanlar dev midirnYatak görmemiş gövde midirnnBir yara açar boyunlarındanKolkola durup bağırdıklarındann     -Yar kurbanın olamn      Dağlar önüme durmuşn      Ki dağlanamnnÇekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerindennDurdular ite çakala karşı yarin kapısındann1.nYedi adam biri bir günn      bir kan gördün      gereğini belledin      yari alsa koynunanAyırmaz kanı yanındannnBeyaz haberlerim var kardeşlerimn     -Bir güzel ince gelinn      Kabartır göğsünü toz duman içinden      gelinliği durur çıkartıp bıraktığı yerden      İçerlerden bir taşlı tarladann      Kaynayan nehrin gözünden      unutmuş gelin alınlığının      Avuçları sıcacık yumulu beline dayalın      Kalın bilekli badem topuklun      Seyirtir o ince gelinn      g r e v l i'lere şifalar götürmek içinnnBeyaz haberlerim var kardeşlerimn     -Gölgesiz meydanlaran      aklı yağmalayanlar arasındann      yayılırsa karanlık fısıltılarn      Ya da güzel dışlı yapay çiçeklerin      Muhtemel bir genç kızınn      Başına atılırsannYedi adamdan birinBir gün bir kan göreninKabukları soyulmuşnTaze devrilmiş bir ağaç gibinÇeker çıkarır kendi kadınlarındannFırlar yataklarından tatlı uykudannÇıplak çıkarır kendi kadınlarındannFırlar yataklarından tatlı uykudannÇıplak yalın ve güzel adalelinO er alaraknSeğirtir danseder gibin-Önce sağlam olmalı arkamnO ince gelinnBelirir hemen ardında erinn1000 yıl durmadan en atmış bir çınar gibinnG i d i y o r dansöz gibinYere ve göğe açık avucunda o kann      O işlem onda güvercin ve sevapn      Onlarda en ağrımalı yaranVe yollanıyor o güvercin onlaranGüvercin değişiyor gittikçe ondannGüvercin değişiyor vardıkça onlaran  ve aman ne uzun sürüyor bir düşman öldürmek  nnYedi adam artık bir kan göreninVarıyor dengedenKuğu gibi sarkıyor onlaran      akıyor onlaran      şiirler söylüyor ve mısralarından      işlek çelik kümelerin      ve kalkıyor her bir ulaşmasından      iki yanında sülüs ve yay gibin      bir vuruşta öldüren ellerin     -Karanfil serpercesinen      Bir kez daha vurdum ya Allah diye açtığım yaralarann     -Güzelin düşmanı güzel olurn      Güzelin yari güzel olurnnO varıyor tüm meydanlaranKanı okşayarak ve kabartaraknn      Kanı okşa ve kabartn      Ve sonra sabah kahvaltısından      İçinden geçirmekle varsın sofranan      Çocuklarımızın ellerinde büyüyen gagalı şeylerinn      Tanrının buyruğu ile ortaya çıkarttığın      Gürbüz bir yumurtann      II.nnYedi adam biri bir günn      bir aşk gördün      gereğini belledin      ölüm girse koynunanAyırmaz aşkı yanındannnBeyaz haberlerim oluşuyor kardeşlerimnnDaha ne kadar saklanabilirdik seninle: nYaylalardan nasıl geçtiknÇobanlara yetişemedik ama uzaktannzahmetsiz ve hiç kimseye değil gibi konuşan ağızlardannNe bilge sözler dinlediknSığındığımıznVe içinde saçlarımız göle girmiş ıslanannO dev O kabul eden O izin veren mağaralarnYine açık yine buyur’lunÇekildi üstümüzden. -ÇalılarınnBilen duruşlarıyla karşılaşırdık koşuşurken gizlilerennGüneşi tez gördük dağlardanOrmanın ay çiçeği gibi uyanan hayvanlarıylanİlk iş gövdemizin acıktığını anlamak oldunGittik kokladık ekmeğimizi tarlalardannO gün gezdim seni ellerimlenSöyledin: Geniş vuruyor yüreğinnnÜlkeye tez giden ayaklarımla varıyorumnKanım temizliği seven bir kolla atılıyor durmadannYıkanmış güneşte yeni kurumuş çarşaflar gibinSerin ve ürpertici gövdennYaklaşmaktasın ve / çok yakınıma taşıdığın / güllernSana canı gönülden âşık oldum meleğimnKollarına gümüş bilezikler düşündümnDostlar buldukça onlaranKalın kaşlarını övdüm nGüzeldinnGövden gerilmiş devinmekteydinBir tabloda gibi her bakmaya değişennKaranlık anlamlardan arınan yüzünlenHakkı verilmişnZehirleri alınmış kazanlardanDemirle birlikte çeliğe koşmaktaydınnVe döllenmekteydin mengenelerle kucaklanaraknnİşçi eğilir bükülür ve doğrulurnKöylü bükülür doğrulur eğilirkennİnsan iyi maden kuyumcudannGüzeldin / GövdennYeni bir iklim gibi yayılmaktaydı karalaranAğaçlar, kırdaki hayvanlar kasabadaki insanlarcanİşte davetliydinnAcıktık bıçaklarına kanımızı gütmekteymişin gibinGelip acı sözlerin içinnBir çekmece koydun yaralarımızannVe ellerin uçuşan yapraklar gibinBirdennNasıl yalnız olduğumuzu anladımnKimseler yoktu ikimizden başka birbirine bakannnSusuyor sessizcenAşkla ilerliyorumnMilletim bileniyorumnDevirmeyenDevirmeye safrası beynimi üleşennElleri karımın üstünde birleşenlerinnBundan böyle yekinmeye hevesli yüreğimn/sanatsever halkımıza duyurulur/nAklım eski izlerde şimdinİz demeknBir genişnBir kendine dönük bir en ileriyenYol demeknnUsulca kalkıp gidene: DurnKi çevrileceksinnnToydun cesurdunnGençtin atıldınnBilmezdin atıldınnKabuğu oydun oydunnKabukta kaldınnnSis iner örter mermerinağacı binayınnSis kalkar kalkmaznGörünür mermernAğaç ve dev nBu adamlar dev midirnYatak özlemez gövde midirnGül açar boyunlarındanKolkola durup bağırdıklarındanBomba düşmüş gibi deprenir topraknKonuştuklarından     -Yar kurbanın olamn      dola yaşmağını bileğimen      Ki düşmanı güzel vuramnnÇekip mavzerler çıkardılar oyluk etlerindennDurdular ite çakala karşı yarin kapısındann      IIInnYedi adam biri bir günn      bir yar gördün      gereğini belledin      yari alsa koynunanAyırmaz yari yanındannnAlev gerekli kentliyenBu ısıtma devleri kenten      bir an önce inmeli oğlumnn/bütün gün badem çırptımnüzümün tehini armudun çürüğünü ayıkladımnuykuya geç vardımnyatağın içine elimi daha yeni koydumnrahatıma doymadım ama.../nnÜMMETİ GÖZETMEN GEREKLİnBen seni beyaz haber ustasınOlasın DİYE boğmadım -DOĞURDUMnnBeyaz haberlerim için hazır olun kardeşlerimnnAnam su döküyor ellerimenBedenim hızla kaçıyornGözlerime toprak atan uykudannSuyu çarptıkça yüzüme ve gözlerim yalnıznYanıyorlarnnYemi torbanın dibine gelince beygirnİri saman saplarının arasındannİri etli dudaklarınanKüçük zor bulunan arpaları topluyornnBir parça daha yükselennBir parça küçülennBir parça daha uzak duran yıldıznBeygir ve yanında duran semerinEvin gerisinde yığınla odun- badem dallarınVe kuru alıç köklerinVe ben o zaman bilmezdim halkanAteş gerektiğinÇalışır gün boyu koru ağaçları devirirnBadem çırpar budardım yaban çalılarınnGün tepeme değsin öğleye durayımnnGün tepene değsin öğleye durasınnKökleri hem derinleri hem sığları sarmışnDurmaksızın nimet devşirennCeviz ağacının altında.-nÖğleye durmayınHiç düşündüm mü ağaç neden havyan değil: nÇünkü kan'dır hayvannDamardır ağaçnnO ceviz ağacının altındanDallarına ve köklerinenBir öz su damarı gibi bağlanaraknOnlar ve ağaçlarnToprak ve kalbinden doyurduğu hayvanlarnİşitmişler bakın onlarlanOnlar ve yapraklarnGeniş bir ağızla üfürülüyormuş gibi kımıldamaya başladılarnnOnlar ve tüfeğimi doğrulttuğum kuşlarnŞimdi öldürme vaktim değilnnBaşına omuzlarıma konunnDudaklarımdan ve kalbimden dinleyinn/işte bakın ekmek böyle tutulur/nÖğleye durarak bağlıyorum bu tepelerinO tepelerennEğlenme doğada - kentte bu gece ışıklar yanmadınDamlardannÇorba dumanı yükselmemektenYufka ekmeğinToprak ve ağaç kokulu ellerimlen/ işte bakın ekmek böyle tutulur/nŞu en artistnVe lokmayı taşıyan parmakların ucundanPıt pıt bir damar gibi atannYemin ve billahnSıcak bulgur aşının kalbidirnnDedim çünkü kalknYoksa sütüm helal olamaznnDüşündüm sol kolları kesik insanların nNe denli mahir olduklarını sağ kollarındanBeyaz haberlerim için toplanan kardeşlerimnn-Adım Mustafa ve Niyazi ve AbdurrahmannKafkas yaylalarında çadırlarımınnSürülerimin ocak taşlarımınnİzleri vardır/doğup yürümeye başlayıncanÇıplak basmıştım toprağa/nnYine de ana'vâzın duymasam hiç uyanmamnBedenim öylesine yorgun babam öylesine ölünÖlü gibi kımıldamıyor dedemnSini belli kendi belli değilnNe bir hak torunlarında ne yaşayan bir arzusunnEllerim yumruk dizlerimin arasında (tam üç yüz yıl)nEtim etimin sızını alsın diyennKalk çünkü sabah yıldızınBir mızrak boyu yükseldin  iri ve zekinuçları nemli bir göz gibi  nn      IVnnYedi adam biri bir günn      bir bela gördü n      gereğini belledinYalvarsa evleri harap kadınlarn      ve ağlayan birkaç çocuknKamalar salınsa karnına n      ayrılmaz belalı yanındannnHaberlerime kulak asmayıp-DuymadıknDemeyesiniz kardeşlerimnnÜlkem bugünnYariyle buluşmuş gizlilerdenTepeden tırnağa yeni yıkanmışnVe örtüler içindenGöz kapakları kale kapılarınGibi örtülünYassı gözlü kabarık alınlınKalbine ve beline zenginnDüzgün bedenli bol saçlı erkekler gibinnÜlkem nTepeden eteğe yıkanmak içinnAşıdan sonra paklanannOvalara yayılmış kadınlarnEvi uçsuz bir yol gibi bekleyennYavruya yerinde bekletennO kadınlar gibi ülkemnn-Yürürüm bayırlardanGücüm ne merkezde tartmak içinnKulak verirnDinlerim ağacınnGeçerken beton döşeli apartman kaykılı topraktanSesim nasıl etkili yoklamak içinnDurdurur sorarım kentliyinNe haber böyle: nNereye:nnBela üreten elimnNasıl davranır belalar içindenSınamak içinnUzanır okşarım saçlarını ey yarimnBakarım hoyrat ve âşık ellerimennBir gün sapsarı kesildimnÖyle bir tabiat vardı ki gövdemdenİnsanları görmezdim bile yanımdannBir hava bulutu gibi geçerlerdinİçimden nGidip dağlaranKafa tutmak gelirdinnBir gün bennİri ve kaslı gövdemnSapsarı kesildimnHali harap bir dev çıktı önümenGözlerini öyle açtı ki yüzüme ve ağlamışnSonra söyleştiknnBu bir nöbet devriydi kardeşlerimnnBizimle aşkta olanlarınnEline su döksünlernÇadırlarının önüne o küçücüknKilimleri sersinlernn      VnnYedi güzel adamnBiri bir gün bir dağ gördünGereğini belledi.nKi o dağnAğaçsız ve yalnıznGökte alıp veriyordu.nRüzgârla ürperir gibi olurdunBeygirin derisi nasıl ürperirse boydan boyanDokununca.nYılanla akreple kertenkelenTavşan keklik kurtlanOnlarlanHayvanlarla kımıldanırdınnDağ bu nSerpilmiş atılmış yer kapmışnBaşa kurulmuş. Böbürlenmeden iri kendiliğinden kocannDağ bunDevir, söz gelsin, kervan devrinEteğinde ipek yolu zencefil yolunKara ve beyaz yolu zenci. Develernİçerek karınlarından tüylerinden geçirereknDağı yiyerek, söz gelsin, beslenirlerdinnDağ bunDevir kuş devrinGeçerdi kartalnnİşte o kartalnRenksiz ısı vermedennÜrkmeden ürkütmedennKendinden geçerek süzülürnDikine batar dikine çıkarnCoştumunVurur kendini dağa - ölürdü parçalanaraknnDağ bunDevir aslan devrinYer yer toplaşaraknErkekli dişilinSık sık oynaşaraknnDevir insan devrinGeçti geçtinİnsan geçtinEt geçti kan geçtinGöz geçtinGelenlernYeni gelen yeniden sonradan gelennGeçti geçtinnDağ bu nYılanla kımıldanırdınYılanla kımıldanırdınnYedi güzel adamdan birinBir gün bir dağ göreninDurdu sevmeden bilmeden devinirken nDurdu durdu seyreyledinnSordu: ndağ nicesinngünde mi gecede misinngeçmişte şimdidenyoksa gelecek bir düşte misinnnDağ serpildinAtıldı yeniden yer tuttunİlk kez yılanla kıpırdanmadınnGözü görür görmeznDağa göçtü güzel adamnEteğinden yukarıya üç günnYürüdü. Bir yılda dolandınÇevresini. Eğlenerek kayalarda gecelerinYürüdü günde ve bir kuş gibinGörerek dennDurmadan dolandı dağın çevrisininArtık dağ yılanla kımıldamadınKımıldardı onunlannHırçındı adam hep hırslanYaralıymışça inlerdinYüzü durgun gözler duru berraknHırslanırdı ayağıyla- avuçlarından ter akarnOmuzlarını burardı.nnOla ki anlatsa dağnDer hırcındı adam ince bilekli nAzgın topuklunİnce uzun parmaklı karınsıznKarşı koyan omuzlunYerken güzel yer doymadan kalkarnOturarak ve hayvanlarda bilenGizlenerek işerdinnAdam hırçındı-saçları uysal akardınRüzgârla akardınEsinti olmadan zaten akmaktaydınUzun boylu değildinAma kendinden uzunu yoktu - yalnızdınnGeçince önündennMağaralardan kuş tavşan kurt yavrusunDağa vururlardınSerçe tohum düşürürdü ağzındannTavşan yeşerince onunYerdi kökündennnOt üremedinAğaç üremedinnDağ ağaçsız ve yalnızcanGökte alıp veriyordunAdam küçük bir kaya düzlüğündenToprakta mağra içinde mağra kapısındanKaynak başında kuru yamaçtanDururdu nEğilip alnınınYaydıkça yere iki elinin arasınanGöksü çatırdayarak eğilirnParçalanarak doğruldukçanDağ cezbelenirnEn yüksek zirvesini kayalı alnınınYamaçlar yamaçlara yayılan yüzününAdam eğilip koydukça yüzünü toprağanEğilip koyacak yer arardınnDağ cezbelenincenDoğrulup eğildikçenOvaya bir andanKentler serilirnYollar fabrika çevrekleri bentlernnYedi adamdan birinBir gün bir dağ göreninYeni bir soluk çekti içinenDeğişti aynı kalaraknİndi kentenDağıylanEsen başınnSerin başı geniş kollarıylanGözleri yüzünü kaplayacak gibi büyüyereknVe şakaklarındanAvuçlarının arasında güçlükle tuttuğunBir şey duruyordunnYedi adamdan bir dağ göreninBuyruğu dağa diyeninDağdan buyrukla kente ineninSuları yürüyerek geçeninÇekip mavzerini çıkardı oyluk etindennDurdu yarin kapısından__________________________________________nVI nnYedi güzel adam n      biri bir gün n      bir sofra gördü n      gereğini belledi nnSağdan soldann      hoşça davetler gül kuyusu etler n      mevkiler n      sözümona kadın n            entrika n            tehdit n      teklif pof pof n            kazanç n            savaş n      tümü ölüm işaretleri nO ayrılmaz sofrasından. nnYedi güzel adamdan biri nBir gün bir sofra göreni nDiğer kardeşleri gibi n      tanrı adıyla başlansın cömertliğe n      misillu n      bir sözle n      nalbantyani bıyıklarını çekerek n      çöker nnMavi bir yemekle başlardı n                  bir kaçış n      belleğime vur benim n      az'ı vur debelensin n      bir at ansanblesini n      şaha kalkmışlığın psikodinamiğinden vurarak nçocuk avuçlarında tablolar nyalın kılıç ve ünleme isteği n      ile n      soy bir yanımı n      uzat mahzenlerdeki ses bloklarının içine n      hoyratken n      ellerim birer oymak bir göçebelik n            kız kazımağı n            daha bayıltıcısı olmadı iliklerimde n      Ha ben ha varlık göçmeni kalbimin şuuru n            ağaçları dereye fırlatıtırır yamaca n            bilinçle ürküp n            evciliklerden nnGün - gün Gün - gün nYar bu obada n                  evinde n                  bir laleler içinde n      döşeğine ve uşkusuna n      binilişine ve ekmeğine rahat n      ulu önder mübareki ntasasız ve yavrusundan emin n      iken nnYedi adam her biri nobalarda n      bal kutusu kayalarağzında ntoprağın n      al suyu al tohumu n      ya hak n      insana doğru nkıvrımları kokuları nyükselir uçuşurken nherbiri bir bezirgan oku nbir kervan koruyanı nHer biri nbir yedi güzel adam bahadırı nbeyi ya kılıççısı n      olarak dolanırlar iken nobalarda nkentlerde nbahçelerde nevağızlarında nn      Bir gün bir sofra gören yiğit n      bir kadın dövdü n      elini bin tövbeyle yıkadı nn      Senin adınla başlarım ekmeğe n      Senin izninle varsak yarenliğe n      Dostluk olup yardan dostluk görerek n      Göçer sözümüz dörtbaşlı ejdere nnBir gün bir sofra gören yiğit nBir günah sevdi nBelini bin tövbeyle yıkadı nn      Senin adınla... n      Senin izinle... n      Dostluk olup... n      Geçer sözümüz... nnGün - gün Gün - gün nOnlar o oada bu obada nKan dolaşımı soluk hızlanışı safalarında n      yavaşlayıp duran tunç kaplar n      parmak uçlarında bakır oyukları n      aşk var n      ak bir mermer damarı yarıldı n      toprağın derininde n      üstünde n      kızını ve oğlunu avutuyordu nTayları deli dolu genç yalaz nEngin otluklarda nBir milyar koyun keçi manda mecik nUzaklaşıp sırlı başlardan n      başıboş ve görevsiz nÇepeçevre sohbete oturmuş gibi nDana irisi köpeklere n      doğru n      kuşku duymadan yaklaşarak n      azgın dişleyicilerin önünden n      bilmecesiz n      bir köylü kalabalığı tavrıyla n      geçerek nnSevgili anneciğim nKemiğim nnUyanınca dağın bayrağını açarlar: ova nGüneş yine aynı eğriden görünür nve sofralar binlerce n      esenlik dolu kızlarla serilir n     - ne de kuşlar sabırsızlanır - n      Çocuklar n      Anne nVe peşlerinde n      Uykunun ve yatağın çiçekleriyle n      Süzülüp gelen yaşlılar nnSofranın eteklerinde nÇok oldu renk yollarını nÇatı kirişlerini nDeğirmenin taşlarını nOnaran kişiler nBileklerinde beylikleri nSular geçirip ağızlarından nSeyirttiler nOnun sabah sofrasına nnSevgili dostum netim
CAHİT ZARİFOĞLU

Gazel – Urfalı Şair Yusuf Nabi

Bağ-ı dehrin hem hazânın hem baharın görmüşüznBiz neşâtın da gamın da rüzgârın görmüşüznnÇok da mağrur olma kim meyhâne-i ikbâldenBiz hezâran mest-i mağrurun humarın görmüşüznnTop-ı âh-ı inkisara pâydâr olmaz yinenKişver-i câhın nice sengin hisarın görmüşüznnBir hurûşiyle eder bin hâne-i ikbâli pestnEhl-i derdin seyl-i eşk-i inkisarın görmüşüznnBir hadeng-i can-güdâz-ı âhtır sermâyesinBiz bu meydanın nice çâbük-süvârın görmüşüznnKâse-i deryûzeye tebdil olur câm-ı muradnBiz bu bezmin Nâbiyâ çok bâdehârın görmüşüz
Urfalı Nabi

Gazelin açıklamasına bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Müsebba – Fenni (Yozgatlı Mehmet Said)

Fenni’nin aşağıdaki şiirini Hayati İnanç’ın Can Veren Pervaneler kitabında açıklamasıyla birlikte okudum ve çok hoşuma gitti. Ben de buradan paylaşmak istedim. Açıklaması için buradaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

Mihenden kaçma ger mahsûd-ı ihvân olmak istersennYetiş imdâd-ı mazlûmâna arslan olmak istersennYapış bir kâmilin destinden insan olmak istersennNebiyy-i Efhamı medh eyle Hassân olmak istersennRızâ bâbında bekle rahme şâyân olmak istersennSakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersennDokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersennnMeserret-bahş olur gerçi ‘âdüvden ahz-ı sâr etmeknFakat îcâb eder birçok mezâhim ihtiyâr etmeknBenim re’yimce hattâ nâ-becâdır inkisâr etmeknFazîlettir onu ‘afv-ı keremle şerm-sâr etmeknCinâyettir dil-i ebnâ-yı cinsi dâğ-dâr etmeknSakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersennDokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersennnŞu meydâna niçindir bu geliş ettinse ger tahkîknBütün ef’âlini eyle Kitâba sünnete tatbîknGönül yıkma gönül yap cins ü mezhep etmeyip tefrîknEder bu hak sözü yerde beşer gökte melek tasdîknMezâlim âdemiyyetle değildir kâbil-i telfîknSakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersennDokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersennnGözetmekte rızâ-yı Hakk’ı çeşmin hurdebîn olsunnEhemm-i kâr u bârın hidmet-i dîn-i mübîn olsunnTa’ârruz etme bir şahsa cesûr olsun cebîn olsunnSitem lâyık mıdır nâsa husûsâ mü’minîn olsunn‘Umûmen halk-ı ‘alem şerr ü mekrinden emîn olsunnSakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersennDokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersennnYakışmaz bir sıfattır dil-şikenlik tab’-ı merdânenBu gülşende gül ol hâr olma çeşm-i andelîbânenGeçinmekse merâmın istirâhatle hakîmânenElinden geldiği müddetçe sa’y et bezl-i ihsânenSezâ ancak budur her sâlik-i şeh-râh-ı ‘irfânenSakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersennDokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersennnNe lâzım hasmı ta’kîb eylemek ta’dîl-i efkâr etnGelirse nefse hiddet kibriyâ-yı Hakk’ı tezkâr etnEdip mahv-ı enâniyyet ‘ubûdiyyette ısrâr etnLeyâlîde le’âlî-i şirişki durma îsâr etnGaraz kâşânesin yık hıtta-i ‘irfânı i’mâr etnSakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersennDokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersennnTuz ekmek hakkını hıfz eylemekte i’tinâ gösternHudâ’dan gayre ‘arz-ı ihtiyâç etme gınâ gösternŞikâyet etme Hak’tan halka her hâle rızâ gösternTama’dan kıl ferâgat ehl-i îsâr ol sehâ gösternDüşen bî-keslere rahm et tarîk-i i’tilâ gösternSakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersennDokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersennnTesâdüf eyledikçe bir fakîr ebnâ-yı âdemdenEdip taltîfîne himmet bırakma berzah-ı gamdanNe buldun saklamakla surre-i dînâr u dirhemdenGerek sahn-ı kenîsâda gerek Beyt-i mükerremdenHüner bir kalb-i mahzûnu sevindirmektir ‘âlemdenSakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersennDokunma hâtır-ı mûra Süleyman olmak istersennnFesâd ü mekri çoktur çerh ile ahz ü ‘atâdan geçnHaşv ü hâşâk ile doldurma kalbi mâsivâdan geçnGirip ihlâsla meyhâne-i ‘aşka riyâdan geçnEğer pîrân ile ünsiyyet istersen hatâdan geçnGaraz hammâlı olma kîni terk et mâ-mezâdan geçnSakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersennDokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersennnEdersen bir iyilik intîzâr eyle mükâfâtanYaparsan bir fenâlık hâzır ol ‘ayn-ı mücâzâtanLihâzâ müstâkîm ol inhimâk etme huzûzâtanEğer kîsende pâren var ise sarf eyle hayrâtanŞu nushi dinlemezsen dûş olursun çok beliyyâtanSakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersennDokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersennnEkâbir meclisinden çıkma FENNÎ mahrem-i râz olnKanâat göster aza devlet-i fakr ile mümtâz olnTe’âlî kıl şikâr-ı himmeti kapmakta şahbâz olnTârîk -i dil-nüvâzîde alıklık yapma kurnaz olnNüfûzun nisbetinde derd-mendâna devâ-sâz olnSakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersennDokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersen
FENNİ

Terci-i Bend II (Müsemmen) – Şeyh Galib

Hayati İnanç 48 mısradan oluşan bu şiiri Şeyh Galib’in manifestosu, insan gazeli olarak nitelemektedir.

Ey dil ey dil niye bu rütbede pür gâmsın sennGerçi vîrâne isen genc-i mutalsamsın sennSecde-fermâ-yi melek zât-ı mükerremsin sennBildiğin gibi değil cümleden akvâmsın sennRûhsun nefha-i Cibril ile tev’emsin sennSırr-ı Hak’sın mesel-i İsi-i Meryem’sin sennnHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sennMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sennnMerteben ayn-ı müsemmâdadır esmâ sanmanMerciin Hâlik-i eşyâdadır eşyâ sanmanGördüğün emr-i muhakkakları rü’yâ sanmanBaşkasın kendini sûretle heyûla sanmanKeşf ile sâbit olan mâ’niyi dâ’vâ sanmanHakkına söylenen evsâfı müdârâ sanmannHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sennMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sennnİnleyip sırrını fâşeyleme ağyâra sakınnDüşme bilmezlik ile varta-i inkâra sakınnDeğmesin âhların kâkül-i dildâra sakınnSonra Mansûr gibi çıkman olur dâra sakınnArz-ı acz etmeyesin yâreden ol yâra sakınnBulduğun cevher-i âlîleri bîçâre sakınnnHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sennMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen nnSendedir mahzen-i esrâr-ı mahabbet sendenSendedir mâ’den-i envâr-ı fütüvvet sendenGizli gizli dahi vardır nice hâlet sendenMa’rifet sende hüner sende hakiykât sendenNazar etsen yer ü gök duzâh u cennet sendenArş u kürsiyy ü melek sendedir sendennHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sennMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sennnHayftır şâh iken âlemde gedâ olmayasınnKeder-âlûde-i ümmîd ü recâ olmayasınnVâdî-i ye’se düşüp hiç ü hebâ olmayasınnYanılıp rehrev-i sahrâ-yı belâ olmayasınnÂdeme muttasıl ol tâ ki cüdâ olmayasınnSecdeler eyle ki merdûd-i Hüdâ olmayasınnnHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sennMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sennnMerk-i hâtif gibi bu kayd-ı sivâdan güzer etnErişen hâr u hasa âteş-i aşkı siper etnDâmenin tutmaya âsâr-ı alâyık hazer etnŞems veş hâhiş-i Munlâ ile azm-i sefer etnSâf kıl âyineni kâbil-i aks-i suver etnHele bir cem’-i havâs eyle de Gâlib nazar etnnHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sennMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
ŞEYH GALİB

Aşağıdaki kısımda ise açıklamaları ile birlikte verilmiştir. Bu kısmı şuradaki bağlantıdan aldım.

Kaynak: http://www.siirparki.com/galib4.html

1. Ey dil ey dil niye bû rütbede pür-gamsın sennGerçi vîrâne isen genc-i mutalsamsın sen nSecde-fermâ-yi melek zât-ı mükerremsin sen nBildiğin gibi değil cümleden akvamsın sen nRûhsun nefha-i Cibrîl ile tev’emsin sen nSırr-ı Hak'sın mesel-i Îsî-i Meryemsin sen.nnHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen nMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.nnEy gönül, ey gönül! Neden bu makamda gam dolusun sennGerçi virane isen de tılsımlı bir definesin sen. nMeleklere secde etmeleri buyurulan saygıdeğer bir varlıksın sen. nBildiğin gibi değil, sen bütün varlıklardan daha üstünsün. nRuhsun. Cebrail’in üfürmesiyle ikizsin sen. nHak gerçeğinin sırrısın sen, Meryem oğlu İsa misali.nnHoşça bak kendine ki kainatın özüsün sen. nBütün yaratıkların gözbebeği olan insansın sen.nnn2. Merteben ayn-ı müsemmâdadır esmâ sanma nMerciin Hâlik-i eşyâdadır eşyâ sanma nGördüğün emr-i muhakkakları rü'yâ sanma nBaşkasın kendini sûretle heyûlâ sanma nKeşf ile sâbit olan ma’niyi da’vâ sanma nHakkına söylenen evsâfı müdârâ sanma.nnHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen nMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.nnDerecen adlandıran katındadır,  adlarda sanma. nYerin eşyanın yaratıcısındadır, eşyada sanmanGördüğün mutlak emirleri rüya sanmanBaşkasını kendinle kıyasladığında heyûlâ sanma (gözünde büyütme)nBir kimseden gelen engeli mühim bir mesele sanmanHakkında söylenen vasıfları sana yaranmak için söylüyorlar sanma.nnHoşça bak kendine ki kainatın özüsün sen. nBütün yaratıkların gözbebeği olan insansın sen.nnn3. İnleyip sırrını fâşeyleme ağyâra sakın nDüşme bilmezlik ile varta-i inkâra sakın nDeğmesün âhların kâkül-i dil-dâra sakın nSonra Mansûr gibi çıkman olur dâra sakınnArz-i acz etmeyesin yâreden ol yâre sakın nBulduğun cevher-i âlîleri bîçâre sakın.nnHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen nMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.nnAğlayıp inleyerek sırrını yabancılara açıklama sakınnCahillik edip inkar çukuruna düşme sakın.nAhların sevgilinin kahkülüne değmesin sakınnSonra Mansur gibi darağacına çıkarsın, sakınnO sevgiliye yaralarından çaresizlik içinde yakınma sakınnBulduğun yüce cevherleri (ruh) koru gözet ey biçare.nnHoşça bak kendine ki kainatın özüsün sen. nBütün yaratıkların gözbebeği olan insansın sen.nnn4. Sendedir mahzen-i esrâr-ı mahabbet sende nSendedir ma’den-i envâr-ı fütuvvet sende nGizli gizli dahi vardır niçe hâlet sende nMa’rifet sende hüner sende hakıykat sende nNazar etsen yer ü gök dûzah u cennet sende nArş u kürsî ü melek sendedir elbet sende.nnHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen nMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.nnSendedir sevgi sırlarının mahzeni sendenSendedir yiğitlik nurlarının madeni sendenGizli gizli daha nice haller vardır sendenİrfan sende, ustalık sende, doğruluk sendenBir baksan, yer ve gök, cehennem ve cennet sendenYüce ve ilahi makamlar ve melekler sendedir elbet sende.nnHoşça bak kendine ki kainatın özüsün sen. nBütün yaratıkların gözbebeği olan insansın sen.nnn5. Hayfdır şâh iken âlemde gedâ olmayasın nKeder-âlûde-i ümmîd u recâ olmayasın nVâdî-i ye’se düşüp hîç ü hebâ olmayasınnYanılıp reh-rev-i sahrâ-yı belâ olmayasın nÂdeme muttasıl ol tâ ki cüdâ olmayasın nSecdeler eyle ki merdûd-ı Hüdâ olmayasın.nnHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen nMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.       nnYazık olur, sultanken bu alemde dilenci olmayasınnÜmidine keder bulaşmış ve yalvaran olmayasınnKeder vadisine düşüp değersiz ve faydasız olmayasınnYanılıp bela çölünün yollarına düşmeyesinnİnsana yakın dur ki fazla uzaklara düşmeyesinnSecdeler et ki Yaradanın reddettiği olmayasın.nnHoşça bak kendine ki kainatın özüsün sen. nBütün yaratıkların gözbebeği olan insansın sen.nnn6. Berk-i hâtıf gibi bû kayd-i sivâdan güzer etnErişen hâr u hasa âteş-i aşkı siper etnDâmenin tutmaya asâr-ı alâyık hazer etnŞemş veş hâhiş-i Munlâ ile azm-i sefer etnSâf kıl âyineni kâbil-i aks-i suver etnHele bir cem’-i havâs eyle de Galib nazar etnnHoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen nMerdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.       nnTanrı'dan gayrı bütün varlıklardan, çakıp sönen,ngelip giden şimşek gibi geç git.nÜstüne takılan, konan çerçöpe karşı aşk ateşini siper et nGönül bağlanacak şeylerin eserleri, sakın, eteğini tutmasın; nŞems gibi, Mevlânâ'yı isteyerek yola koyul, yol almaya bak.nAynanı (gönlünü) arıt; bütün sûretler ona vursun, görünsün.nGalib, hele bir duygularını derle, topla da baknnHoşça bak kendine ki kâinatın özüsün sen. nBütün yaratıkların gözbebeği olan insansın sen.