Yıllık arşivler: 2021

SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETİMİNDE STRATEJİLER

Eğitim, bireylerin davranışlarını biçimlendirme ve değiştirme süreci olarak tanımlanabilir (Bayram, 2005). Öğrenciler bilgileri öğrenirken birçok güçlükle karşılaşmaktadır. Bazı öğrenciler çok çalıştıkları halde başarılı olamazken, bazıları kısa süre çalışarak başarılı olabilmektedir. Aynı sınıf ortamında öğrenim gören öğrencilerden bazıları dersin sonunda verilen bilgileri öğrenirken, bazıları öğrenememektedir. Öğrencilerin bu sorunlarının, öğrenmeleri gereken bilgiyi nasıl öğreneceklerini bilmemelerinden kaynaklandığı söylenebilir (Dikbaş & Hasırcı, 2008).

Sosyal Bilimler içinde yer alan disiplinler ile bu disiplinlerin bir bölümünün içeriğinden seçilip ilköğretim düzeyine uyarlanan Sosyal Bilgiler dersinin daha çok bilişsel (cognitive) yönü ağır bastığından, genellikle bu alan, bilgi kazandıran derslerin ilke, strateji, yöntem ve tekniklerini benimsemektedir. Bu bakımdan, özellikle ilköğretimde, Hayat Bilgisi, Fen Bilgisi gibi derslerde gözlemlemeye, deneye, yaşam ve incelemeye, yaparak-yaşayarak öğrenmeye ağırlık veren yöntem ve teknikler, Sosyal Bilgiler dersinde etkisini biraz yitirmekte, sözel yönü ağır basan yaklaşımlar önem kazanmaktadır (Sönmez, 1994).

Okulda, öğretim hizmetinin gerçekleştirilmesi sürecinde, öğrencilerin bilgiyi nasıl elde edecekleri konusunda öğretmen ve öğrencilerin izleyecekleri yöntem ve tekniklerin önemi kuşkusuz yadsınamaz. Bir yönüyle öğretim, öğretim programının, “okul” denilen ortamda, karşımızda bulunan öğrencilere uygulanması demek olduğuna göre, böyle bir öğrenme-öğretme etkinliğinin uygulanması sürecinde, öğrencilerin, özel amaçlarda kapsanan özellikleri gerektiği gibi kazanabilmeleri ve kalıcı izli bir davranış değişikliği oluşturabilmeleri için birtakım ilkelerden, yollardan yararlanmaya gereksinimleri vardır. Bu konuda gerek öğretmenin gerekse öğrencilerin işini kolaylaştıracak ve etkili öğrenme-öğretmeyi sağlayacak yöntem ve teknikler işe koşulur. Sınıftaki öğrenme-öğretme etkileşiminde izlenen çeşitli ilkeler, stratejiler yanında, etkili ve başarılı bir sonuç elde edebilmede bu yöntem ve tekniklerin rolü büyüktür (Çelikkaya & Zafer, 2009).

Okulda, öğretim hizmetinin gerçekleştirilmesi sürecinde, öğrencilerin bilgiyi nasıl elde edecekleri konusunda öğretmen ve öğrencilerin izleyecekleri yöntem ve tekniklerin önemi kuşkusuz yadsınamaz. Bir yönüyle öğretim, öğretim programının, “okul” denilen ortamda, karşımızda bulunan öğrencilere uygulanması demek olduğuna göre, böyle bir öğrenme-öğretme etkinliğinin uygulanması sürecinde, öğrencilerin, özel amaçlarda kapsanan özellikleri gerektiği gibi kazanabilmeleri ve kalıcı izli bir davranış değişikliği oluşturabilmeleri için birtakım ilkelerden, yollardan yararlanmaya gereksinimleri vardır. Bu konuda gerek öğretmenin gerekse öğrencilerin işini kolaylaştıracak ve etkili öğrenme-öğretmeyi sağlayacak yöntem ve teknikler işe koşulur. Sınıftaki öğrenme-öğretme etkileşiminde izlenen çeşitli ilkeler, stratejiler yanında, etkili ve başarılı bir sonuç elde edebilmede bu yöntem ve tekniklerin rolü büyüktür (Çelikkaya & Zafer, 2009).

Bütün derslerle olduğu gibi Sosyal Bilgiler dersinin öğretiminde de tek bir yöntem ya da teknik kullanılmamalı, amaçlara uygun farklı yöntem ve teknikler seçilmelidir. Öğretmen, öğrenme süresi ve fırsatı tanınan herkesin öğrenebileceğini bilmeli ve bu doğrultuda hareket etmelidir. Öğretimin düzenlenmesinde öncelikle yapılması gereken, hangi yöntemin uygulanacağına karar vermektir. Seçilen yöntem; tekniklerin, araç ve materyallerin belirlenmesine rehberlik eder (Çelikkaya, 2008, s.17). Öğretim programlarında belirtilen hedeflere ulaşmanın en kolay yollarından biri uygun zamanda seçilmiş doğru öğretim yöntem ve tekniklerini kullanmaktan geçer. Derste çok sayıda yöntem ve teknik kullanımı öğrencilerin dikkatini canlı tutarak onların daha iyi öğrenmesini sağlar. Öğretmenlerin yöntem konusunda seçici olabilmesi onların çok farklı yöntemleri tanımaları ve kullanabilmeleri ile orantılıdır. Diğer bir anlatımla, yöntem zenginliğine sahip olmaları gerekmektedir (Demirel, 2006, s.76). Hiçbir ders için hiçbir yöntem sihirli bir değnek değildir. Şu derste şu, bu derste bu yöntem kullanılmalıdır, denilemez. Öğretmen kendi kişisel çabaları ve duyarlılığıyla sınıfına en uygun gelen yöntemleri seçecek ve yine sınıfından aldığı sinyallerle değişikliklere gidecektir. Önemli olan husus, öğretmenin konunun en iyi öğretimini sağlayacak yöntem zenginliğine gitmesidir (Çelikkaya & Zafer, 2009; Küçükahmet, 2000).

Öğretim yöntem ve tekniklerinin etkililiği üzerinde yapılan araştırmalar bütün öğrenmeler için gerekli tek bir öğretim yönteminin olmadığını göstermektedir. Yöntem ve tekniklerin etkisi öğretmene, öğrenci özelliklerine, konu alanına, kazandırılmak istenilen hedeflere göre değişmektedir. Bu nedenle öğretmen adaylarının ve öğretmenlerin öğretim yöntem ve tekniklerini çok iyi bilmesi ve kullanacağı duruma en uygun yöntemi seçmesi gerekir (Çelikkaya & Zafer, 2009).

Yaşam boyu öğrenen, edindiği bilgi ve beceriyi yaşama geçiren bireylerin yetiştirilmesinde öğretim yöntem ve teknikleri de büyük önem taşımaktadır. Çağın gerektirdiği donanımlara uygun hedefler belirlenmiş olsa bile bu hedefleri tamamen geleneksel yöntemlerle gerçekleştirmek mümkün değildir. Öğrenme süreçlerinde, öğrencilerin düşünmelerini, araştırmalarını, sorun çözmelerini ve edindikleri bilgi ve beceriyi yeniden yapılandırıp yaşama geçirmelerini destekleyen yöntem ve teknikler işe koşulmalıdır (MEB, 2005, s.99).

Sosyal Bilgiler Öğretiminde Göz Önüne Alınması Gereken Özellikler ve Bu Özelliklerden Kaynaklanan İlkeler

Bilindiği gibi, Türk Milli Eğitim sisteminin dayandığı temel ilkeler, 14 madde içinde, 1973 tarihli ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasası’nda, “eşitlik, süreklilik, Atatürk İnkılâpları ve Türk Milliyetçiliği, fert ve toplum ihtiyaçları, yöneltme, fırsat ve imkân eşitliği, eğitim hakkı, demokrasi eğitimi, laiklik, bilimsellik, planlılık, karma eğitim, okul-aile iş birliği, her yerde eğitim” biçiminde yer almaktadır. Okullardaki eğitim-öğretim etkinliklerinde, bütün derslerin öğretiminde bu ilkelerin gerçekleştirilmesine öncelik verilecektir. Bu temel ilkelerin dışında, her alanın kendine özgü, genel ve özel nitelik taşıyan birtakım kuralları ve önermeleri vardır. O alanın öğretimi söz konusu olduğunda, bunların dikkatle izlenmesi başarı için gereklidir (Sözer, 1998).

İlköğretimdeki Sosyal Bilgiler öğretimine yönelik etkinliklerde, bir öğretmenin dikkate alması gereken özelliklerle bu özelliklerden kaynaklanan ilkeleri şu şekilde sıralayabiliriz;

  • İlköğretimdeki Sosyal Bilgiler öğretimine yönelik etkinliklerde, bir öğretmenin dikkate alması gereken özelliklerle bu özelliklerden kaynaklanan ilkeleri şu şekilde sıralayabiliriz;
  • Sosyal Bilgiler dersinde öğrenciler kolaylıkla güdülenebilir. Örneğin; günlük olaylar bu ders için iyi bir başlangıç olabilir. Güncel konulardan işe girişerek sosyal olay ve olgular üzerinde us (akıl) yürütmek son derece yararlıdır.
  • Sosyal Bilgiler dersi bir uslamlama / usavurma (muhakeme) dersidir. Sözel becerilere ağırlık verilmesi nedeniyle, ezberlemeyi öne almak yanlış olur. Toplumsal sorunlar ve nedenleri bu derste tartışılacak ve öğrenilecektir. Ezberleme ile öğrenilenler kısa süre sonra unutulur, oysa usavurma yoluyla gerçekleşen öğrenmeler daha kalıcı olur.
  • Sosyal Bilgiler dersinde çevre etmeni çok önemlidir. Çevre etmenine önem verirken, “yakından uzağa” ilkesine özen göstermek gerekir. Çocukların çevrelerine olan doğal ilgilerinin bu yönde olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle, Sosyal Bilgiler dersinin konuları, ilk olarak çocuğun en yakınında bulunan konulardan başlar ve giderek topluma, ulusa, insanlığa doğru gelişir.
  • Sosyal Bilgiler dersinde fırsat ve olanaklardan olabildiğince yararlanmak ve öğretimi buna göre düzenleyip sürdürmek gerekir. Bu konu, daha önce sözü edildiği gibi, günlük olaylar ve güncel konularla çok yakından ilgilidir. Kutlanan günler ve haftalar, anma günleri, ulusal bayramlar vb. bu iş için oldukça uygundur.
  • Sosyal Bilgiler dersinde kronolojik gelişme ilkesine ayrı bir özen gösterilmelidir. Sosyal Bilgiler kapsamına giren konularda, öğretime, temel kavram ve becerilerden başlayıp, usçu bir sıra ve yaklaşımla, daha ileri kavram ve becerilere doğru gitmek gerekir.
  • Sosyal Bilgiler dersinde yaşamsal (hayatî) değeri olan konular önceliklidir. Bu nedenle, çok sık kullanılan ya da çok önemli olan konularla öğretime başlayıp, daha az kullanılan ya da daha az önemli olan konulara doğru gitmek gerekir. Bu demektir ki, en çok yaşamsal olan konudan, en az yaşamsal olana doğru bir gidiş izlenmelidir. Burada, kuşkusuz, asıl önemli olan, programlarda, öncelikle yaşamsallığı olan konulara yer verilmesidir.
  • Sosyal Bilgiler dersinde çocukların, özellikle ilgi gelişimlerine dikkat edilir. Bu noktada, çocukların aşama aşama, fiziksel ve zihinsel yönden sağlıklı bir gelişme göstermesi kuşkusuz çok önemlidir. Bu bakımdan konulara, onların yalın, sıradan ilgileriyle başlayıp, onlar gelişip olgunlaştıkça, daha kapsamlı ve karmaşık ilgilerine doğru gidilmelidir (Sözer, 1998).

Bu özellik ve ilkeler dışında gerek Sosyal Bilgiler dersinin gerekse Sosyal Bilimlere giren disiplinlerin öğretiminde, öğrencilerin düzeyi ve gereksinimleri, kuşkusuz, temel hareket noktası olacaktır. Öğrencilerin bilgi ve davranış olarak düzeylerinin belirlenmesi ve öğretimin bu temele dayandırılması önemli bir gerekliliktir. Onların gereksinimlerinin neler olduğu kesinlikle göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, eğitim ve öğretimin planlı bir etkinlik olduğu; bireysel ayrılıklar nedeniyle rehberlik konusuna özenle eğilmek gerektiği, her konuda ekonomik davranmaya özen göstererek, öğretimde somuttan soyuta, bilinenden bilinmeyene doğru bir sıra izlenmesi gerektiği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bunun yanında, her zaman göz önünde bulundurmak gereken bir başka nokta da şudur: Bir eğitim sisteminin yetiştirmek istediği insan tipi, amaçlar aracılığıyla belirlenmiştir. Programda yer alan her bir ders (kuşkusuz Sosyal Bilgiler dersi de) belirlenmiş olan nitelikleri taşıyan insan yetiştirmede bir araç olarak kullanılacaktır. Bu alanda başarılı olmada, izlenecek öğrenme-öğretme stratejilerinin önemi büyüktür (Sözer, 1998).

Sosyal Bilgiler Dersinde Kullanılabilecek Yöntem ve Teknikler

Sosyal Bilgiler dersinde kullanılabilecek yöntem ve tekniklerden bazıları şunlardır (Çelikkaya & Zafer, 2009);

  1. Anlatım Yöntemi
  2. Soru-Cevap Yöntemi
  3. Gezi Gözlem Yöntemi
  4. Proje Yöntemi
  5. Tartışma Yöntemi (Panel, Münazara, Forum vb.)
  6. Gösteri Tekniği
  7. Örnek Olay Yöntemi
  8. Drama ve Rol yapma Tekniği
  9. Problem çözme Yöntemi
  10. Grup çalışması Yöntemi
  11. Beyin Fırtınası Yöntemi
  12. Bireysel Çalışma
  13. Kaynak Kişiden Yararlanma

İyi öğretim sağlamak için sadece öğretilecek konu alanında uzman olmak yeterli olmayıp konunun öğretiminde kullanılacak olan yöntem ve tekniklerin de iyi bilinmesi gerekir. Sosyal Bilgiler dersinde istenilen başarı düzeyine ulaşabilmek için öğretmenlerin Sosyal Bilgiler öğretim yöntemlerini yeterince biliyor olmaları ve sınıfın ve dersin durumuna göre bu yöntemleri kullanmaları gerekmektedir. Öğretmenlerin öğretim yöntemlerini seçerken dikkate alması gereken en önemli unsurlardan biri öğrencilerin öğrenme özellikleri olmalıdır. Bu açıdan Sosyal Bilgiler Öğretmenlerinin derslerinde kullandıkları öğretim yöntem ve tekniklerinin hangilerinin olduklarının tespit edilmesi önemlidir (Çelikkaya & Zafer, 2009).

Sosyal Bilgilerde Öğrenme-Öğretme Stratejileri

Çeşitli konu alanları içinde Sosyal Bilgiler, kavramların, ilkelerin ve özellikle sözel nitelik taşıyan bilginin çoğunlukta bulunduğu ilköğretime yönelik bir konu alanıdır. Konu alanının daha çok sözel nitelik taşıması sonucu, bireye kazandırılacak içerik, eğer anlaşılması güç bir bilgi yığını özelliği de gösteriyorsa, öğrencinin ezberlemeye yönelmesine neden olmaktadır. Bu bakımdan, bu dersin genellikle bir ezber dersi olarak algılandığı görülmektedir. Oysa, ezberleme yerine, kimi öğrenme-öğretme stratejilerinden yararlanarak, dersin daha çok anlamlı duruma getirilmesi; bu iş için de öğrenmeyi kolaylaştırıcı birtakım yaklaşımların işe koşulması olumlu sonuçları da birlikte getirecektir. Eğitim programlarının kapsadığı içeriğin öğrenciye kazandırılmasında, bir öğretmen olarak bu yaklaşımları gereğince bilmek ve eğitim-öğretim etkinliklerinde uygulamak önemlidir (Sözer, 1998).

Öğrenme stratejileri, öğrencilerin duyu organlarına gelen uyarımları belleğine transfer ederek, özellikle kalıcı olması için uzun süreli belleğine işlemesine olanak sağlayan tekniklerdir. Bu tekniklerin öğrencilere uygulanması işlemi de öğretme stratejilerini oluşturacaktır. Bu stratejiler çoğunlukla bilişsel alan davranışlarına ilişkin olarak geliştirilmiştir. Bununla birlikte, kimi zaman duyuşsal ve devinimsel alanlara yönelik olarak da kullanılabilir. Öğrenme-öğretme sürecinde gerçekleştirilen eğitim-öğretim etkinliklerinde, öğrencilerin öğrenme konusunda neler yaptıkları oldukça önemlidir. Aslında bütün öğrencilerin kendilerine göre, ayrı ayrı, yeni bilgileri öğrenmeleri için izledikleri birer stratejileri vardır. Bu nedenle, öğrenme stratejileri, öğrencilerin öğrenme etkinliğine etkin katılımlarıyla, çoğu zaman, yine kendileri tarafından geliştirilmiştir. Öğrenciler bu stratejileri ya kendi yaşantıları sonucu ya deneme-yanılma yoluyla, ya da daha çok başkasının (çoğu zaman öğretmenin) katkısıyla kazanırlar. Yapılan birçok araştırma, öğrencilerin öğrenme stratejilerini genellikle bildiklerini, ama ne zaman ve nasıl kullanılacağını ise pek bilmediklerini göstermektedir. Öğrenme stratejileri, öğrenci başarısını önemli ölçüde etkileyen etmenler olduğuna göre, bunların öğrencilere öğretilmesi büyük yararlar sağlar. İlköğretimin ilk yıllarından başlayarak, öğrencilerde birtakım öğrenme stratejilerinin geliştirilmesine çalışmak son derece uygundur. Bunda başarıya ulaşabilmek için, öğretmenlerin de kuşkusuz bu öğrenme-öğretme stratejileri konusunda aydınlatılması önemli bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır (Sözer, 1998).

Çok sayıda öğrenme-öğretme stratejisi vardır. Çeşitli araştırmacı ve yazarlar değişik adlar altında, farklı ya da birbirine benzer yaklaşımlar ortaya koymuşlardır. Bunlar genel olarak Sunuş Yoluyla Öğrenme-Öğretme, Buluş Yoluyla Öğrenme-Öğretme Stratejisi ve Araştırma İnceleme Yoluyla Öğrenme-Öğretme Stratejisidir (Sözer, 1998).

1. Sunuş Yoluyla Öğretme Stratejisi (AUSEBEL)

Bu yaklaşım yaygın olarak BİLGİNİN AKTARILMASI, KAVRAM, İLKE ve GENELLEMELERİN AÇIKLANMASINDA kullanılır. İlke, kavram ve genellemelerin ÖĞRETMEN TARAFINDAN düzenli bir şekilde sıralanması ve öğrenciler tarafından alınmaya hazır bir durumda bilginin verilmesi sürecidir.

Ausebel’e göre: öğrenci her zaman hangi bilginin önemli olduğunu ve hangi işaretlerin problem çözümü için uygun olduğunu bilmeyebilir. Bu nedenle birey özellikle herhangi bir konu alanıyla ilgili öğrenmesi gereken kavramları, ilkeleri, fikirleri buluş yoluyla değil, kendisine sunulanı alma yoluyla kazanabilir.

Sunuş yoluyla öğretimde öğretmenin görevi; konuyu öğrenciler için en uygun biçimde ORGANİZE EDEREK YAPILANDIRMA, uygun materyalleri seçme daha sonra da konuyu GENELDEN ÖZELE doğru sistemli, anlamlı bir şekilde öğrencilere sunmaktır. Tümdengelimde önce ilke verilir. Sonrada örnek sunulur.

Bu strateji öğrenci açısından bakıldığında ALIŞ YOLUYLA öğrenme; öğretmen açısından bakıldığında SUNUŞ YOLUYLA öğretme olarak ifade edilir. Sunuş Yoluyla Öğretimin Temel Özellikleri: Öğretmen öğrenci arasında yoğun etkileşim vardır. Bol örnek kullanmak gerekmektedir. Öğretim genelden özele doğru (TÜMDENGELİM) hiyerarşik bir yapı ve sırasıyla gerçekleştirilir. Bunun için önce kavram, ilke ve genellemeler verilir sonra da daha özel bilgiler ve örnekler verilir. Öğretim basamak basamak ilerler. Öğretim öğretmen merkezlidir. Sunuş Yoluyla Öğretim Stratejisinin Aşamaları:

• Ön organize edicinin sunumu
• İlgili kavram, olgu, ilke ve genellemelerin öğretmen tarafından sunulması
• İlgili kavram, olgu, ilkelerle diğer kavram, ilke ve olguların ilişkilerinin kurulması
• Olumlu ve olumsuz örneklerle bunların açıklığa kavuşturulması
• Verilen örneklerin öğrenciler tarafından sınıflandırılmasının sağlanması
• Öğrencilerin örnekler (farklı) vermesi sağlanması (Webdersanesi.com, 2020)

2. Buluş Yoluyla Öğretme Stratejisi (BRUNER)

Bu yaklaşım belli bir problem ya da konu alanı ile ilgili verileri toplayıp analiz ederek bütüne ulaşmayı sağlayan, öğrenci etkinliğine dayanan güdüleyici bir öğretim stratejisidir. BRUNER tarafından ortaya atılmıştır. Brunere göre öğrenmede öğrencinin AKTİF olması gerekir. Öğrenci sınıfta bağımsız ve girişimci olmalıdır. Öğrenci merkezli eğitimin uygulanmasına dayalı bir yaklaşımdır.

Buluş yoluyla öğrenmede öğrencinin kendi gözlemleri ve etkinliklerine bağlı olarak bilgi, kavram, ilke ve genellemelere ulaşması teşvik edilir. BRUNERe göre öğrenci bilgiye kendisi ulaşmalı adeta bilgiyi keşfetmelidir.

Öğrenciler bilgiyi bir bilim adamı gibi kendileri yapılandırmalıdır. Bunun için aktif araştırmacı olarak deney yapmaya, ilke ve kavramları bulmaya yönlendirilmelidir. Böylece bireyler kendisine güvenen, olumlu benlik geliştiren ve bağımsız bireyler olarak yetişirler.

Bu yaklaşımda konular özelden genele doğru yani TÜMEVARIM yöntemiyle işlenir. Öğretmen öğrencinin öğrenme sürecine etkin katılımını buluş yoluyla öğrenme stratejisini kullanarak sağlayabilir. Burada öğretmenin temel görevi öğrenciyi yönlendirmek ve cevabını ona buldurmaktır.

Buluş yoluyla öğretim yaklaşımı Bruner’in kuramına göre temellendirilmiştir. Bu temeller şunlardır.

• Öğrencilerin öğrenmeye hazır bulunuşluğunu belirleyecek yaşantıların belirlenmesi
• Öğretim muhtevasının yapısallaştırılması
• Öğrenme yaşantılarının sıralanması
• Öğrenme sürecinde pekiştireçlerin rolünün ve nasıl dağıtılacağının belirlenmesi
(Webdersanesi.com, 2019)

3. Araştırma-İnceleme Yoluyla Öğretme Stratejisi (JOHN DEWEY)

John Dewey tarafından geliştirilen bu yaklaşımda öğrencilerin araştırma ve inceleme yaparak öğrenmeleri sağlanır. Dewey okulu, çocuğa bilgi veren değil yaşamda yolunu bulabilmesi için düşünmeye alıştıran yer olarak görmüştür. Bu yaklaşım öğrencilerin sınıf içi ve sınıf dışı etkinliklerle yaptığı problem çözme sürecidir. Özellikle öğrencilere yaşamlarında karşılaşabilecekleri problem durumlarında değişik çözümler üretmesini öğretir. Ayrıca öğrendikleri konuları değişik durumlarda denemelerine olanak sağlar. Bu yaklaşımda öğrenci gerçek problemlerle karşı karşıya gelmeli ve problemlere çözüm üretmelidir. ÖRN: Sivri sineklerin hastalık yaydığı bir yerde yaşayan öğrenci sivrisineklerin yetiştiği yerleri arayıp bulmaya, kurutma için çözüm yolları üretmeye, uygulamaya ve halka; hastalığın önünün alınabileceğini göstermelidir.

Araştırma inceleme yoluyla öğretim stratejisi özellikle uygulama düzeyindeki hedef alanının öğrenciye kazandırılmasında etkilidir.

Bu stratejide çoğunlukla problem çözme yöntemi kullanılır. Bu yaklaşımda da problemi çözebilmek ve sonuca ulaşabilmek için şu basamaklar izlenir;

• Problemin hissedilmesi ve belirlenmesi
• Problemin tanımlanması
• Problemle ilgili bilginin toplanması
• Problemin çözümü ile ilgili hipotezler kurma
• Hipotezleri test etme• Problemlerin çözülmesi ve sonuca ulaşma

Öğrenci bu işlemleri yaparken öğretmen öğrenciyi düşünmeye yöneltir, ona yol gösterir ve rehberlik yapar. Bu strateji ile öğrenciler sadece belli konularla ilgili problemlerin çözümünü öğrenmekle kalmaz gelecekte karşılaşacakları problemlerin çözümünü de öğrenir. Bu stratejiyi kullanan bir öğretmen öğrencilerine problem çözme becerisi de kazandırır (Webdersanesi.com, 2018).

KAYNAKÇA

  • Bayram, T. A. Y. (2005). Sosyal bilgiler ders kitaplarinda öğrenme stratejileri.
  • Çelikkaya, T., & Zafer, K. U. Ş. (2009). Sosyal bilgiler öğretmenlerinin kullandıkları yöntem ve teknikler. Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 22(2), 741–758.
  • Dikbaş, Y., & Hasırcı, Ö. K. (2008). Öğrenme stratejileri öğretiminin ve ders işlenişinde kullanımının öğrencilerin akademik başarılarına ve tutumlarına etkisi. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, 9(2), 69–76.
  • Küçükahmet, L. (2000). Öğretimde planlama ve değerlendirme (11. Baskı). Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
  • Sönmez, V. (1994). Sosyal bilgiler öğretimi. PEGEM.
  • Sözer, E. (1998). Sosyal bilgiler öğretiminde ilke, strateji, yöntem ve teknikler. Sosyal Bilgiler Öğretimi.
  • Webdersanesi.com. (2018). Araştırma İnceleme Yoluyla Öğretim Stratejisi John Dewey. https://www.webdersanesi.com/egitim-bilimleri/ogretim-yontem-ve-teknikleri/arastirma-inceleme-yoluyla-ogretim-stratejisi-john-dewey/107/
  • Webdersanesi.com. (2019). Buluş Keşfeyme Yoluyla Öğretim Bruner. https://www.webdersanesi.com/egitim-bilimleri/ogretim-yontem-ve-teknikleri/buluskesfeyme-yoluyla-ogretim-bruner/111
  • Webdersanesi.com. (2020). Sunuş Yoluyla Öğretim Stratejisi Ausebel. https://www.webdersanesi.com/egitim-bilimleri/ogretim-yontem-ve-teknikleri/sunusyoluyla-ogretim-stratejisi-ausebel/110

Latex figür için çapraz referansta ?? çıkması

Çapraz referansı doğru olarak yapmama rağmen bu hatayla karşılaştım. Meğerse figür eklerken caption ve label sıralamasına dikkat etmek gerekiyormuş. Figürün caption ve label stilini aşağıdaki gibi yaparsanız sorun hallolacaktır.

\caption{caption}\label{label_name}

Google “Bağlantınız gizli değil” Hatası ve Çözümü

Sorunu iki adımda çözeceğiz.

  1. Öncelikle Windows + R‘ye basıp Çalıştır ekranını açıyoruz. Ardından açılan pencereye regedit yazıp enter’a basarak Kayıt Yöneticisinin açılmasını sağlıyoruz. HKEY_LOCAL_MACHINE – SOFTWARE -Policies – Microsoft – Windows – CurrentVersion -Internet Settings yolunu izliyoruz. Sağdaki pencerede proxysettingsperuser üzerine çift tıklıyoruz. 0 olan değeri 1 olarak değiştiriyoruz ve tamam diyerek kapatıyoruz.
  2. Ayarlar > Ağ ve İnternet > Ara Sunucu ekranına geldikten sonra, Komut Dosyasını Kullan seçeneğini pasif hale getiriyoruz ve sorunumuz hallolmuş oluyor.

Sorun bu şekilde çözülecektir. Ancak bilgisayarı yeniden başlattığınızda tekrar aynı durumla karşılaşırsanız bu defa bilgisayarınızı sağlam bir anvitirüs yazılımıyla taratmalısınız.

Windows Arama ve Bazı Uygulamalarda Klavye Çalışmıyor Hatası ve Çözümü

Geçenlerde birdenbire bu hatayı almaya başladım. Windows’ta sol altta bulunan arama kutusunda klavye tuşlarının işlemediğini fark ettim. Ayrıca Windows açılış ekranında normalde enter tuşuna basıldığında şifre girme ekranı geliyor bildiğiniz gibi. Bu işlevin de çalışmadığını gördüm. Güncelleme sonrası veya bir hata neticesinde geçici bir sorun zannettim ancak restart sonrasında da hata devam edince çözüm aramaya başladım.

İnternette anlatılan birçok çözüm yolu var ancak bende birçoğu çalışmadı. Dolayısıyla bu yazıda bende çalışan çözüm yolunu paylaşıyorum ki başına gelen olursa bu yolu da denesin.

Öncelikle Windows + R kombinasyonu ile Çalıştır penceresini açıyoruz. Buraya alttaki kodu yapıştırıp çalıştırıyoruz.

C:\Windows\system32\ctfmon.exe

Çalışıp çalışmadığını tekrar kontrol ediyoruz. Çalışıyorsa sorun geçici olarak çözülmüş durumdadır. Büyük ihtimalle bilgisayarınızı yeniden başlattığınızda sorun devam edecek. Sorunu kalıcı olarak çözmek için devam ediyoruz.

  • Bilgisayar Yönetimini açıyoruz (Bilgisayar sağ tık Yönet).
  • Hizmetler ve uygulamalar.
  • Hizmetler.
  • Dokunmatik Klavyeyi ve El Yazısı Paneli Hizmeti. Elle (manuel) değil, Otomatik olarak çalıştır şeklinde ayarlıyoruz.
  • Bilgisayarı restart edip çalışıp çalışmadığını kontrol ediyoruz.

Kuşlar Meclisi – Peter Sis

Yazar Ferîdüddin Attâr’ın Mantıku’t-tayr (Kuşlar Meclisi) adlı eserini illüstrasyonlarla işlemiş. Eser içerisinde metin çok fazla yok ama Kuşlar Meclisinin illüstrasyonlarla özetlemiş. Kitabın kapağından her sayfasına kadar kağıt kalitesi oldukça iyi ve dokununca güzel bir his uyandırıyor. Ayrıca görseller çocukların da ilgisini çekiyor. Eserin çevirisi Çiçek Öztek tarafından yapılmış. Kitap vesilesiyle Ferîdüddin Attâr ve eseri Mantıku’t-tayr ile de tanışmış oldum.

Bozkurtlar – Hüseyin Nihal Atsız

Bu yazımda daha önce aklımda olmayan ama bir vesile ile okuduğum Bozkurtlar romanı hakkındaki yorumlarımı paylaşacağım. Kitap esasında Hüseyin Nihal Atsız’ın (1905-1975) Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor isimli birbirinin devamı olarak niteleyebileceğimiz iki kitabının birleşmesi ile oluşuyor. 1973 yılında yazarın izni ile birleştirilerek Ötüken Yayınları’ndan basılmış. Yani bu kitabı okursanız aslında iki kitap okuyor olacaksınız. Kitap toplamda 584 sayfadır. İlk kitap yaklaşık 400 sayfa iken, ikinci kitapta yaklaşık 185 sayfadır.

Birinci Kitap – Bozkurtların Ölümü

Kitap Hüseyin Nihal Atsız’ın 1937-1946 yıllarında Ateş Çocuk Dergisi’nde düzensiz yazıları ve sonrasında tamamlaması ile 13 Nisan 1946 tarihi saat 21:00’de Maltepe’de son halini alıyor. Eser romanın hikayesi isimli giriş mahiyetinde birkaç sayfalık bölümle başlıyor. Esas kısım ise üç bölümden oluşuyor. Bölümlere ayrı ayrı bakacağız ancak genel olarak bu kitapta hangi konudan bahsediliyor ona bakalım.

Hikaye 621 tarihinde başlıyor. Başkenti Ötüken olan Doğu Göktürk Kağanlı’nın o zamanki lideri Çuluk Kağan’ın (kaynaklarda Çullug veyahut Çula Kağan olarak da geçmektedir) Çin kaynaklı zehirlenmesinden sonra devletin başına kardeşi Bağatur Han’ın (kaynaklarda İl/İllig Kağan olarak geçmektedir) geçmesiyle başlamaktadır. Bağatur Han devletin başına geçince Kara Kağan olarak isimlendirilmiştir. Bu dönemde Batı Göktürk Kağanlı’nın başında ise Tüng Yangu Kağan bulunmaktadır. İyi durumda olan ve Çin’e karşı üstünlük kurmuş olan ülke bu değişiklik ve iklim koşulları neticesinde Çin’e karşı giderek güçsüz duruma düşmüş ve neticede bir savaş sonunda Göktürkler Çinlilere yenilmiş ve Kara Kağan esir düşmüştür. 9 yıl Çin hakimiyetinden sonra Kara Kağan’ın yeğeni Kür Şad ve 40 çerisi ihtilal yapmak için Çin sarayına baskın yapmıştır. Kür Şad’ın, 40 çerisinin ve birçok Çinlinin ölümüyle sona eren bu ihtilal girişimi başarısız olsa da amacına ulaşmış, bir zaman sonra Göktürk Kağanlı’nın tekrar dirilmesini sağlayacaktır. Kitap bu noktada son bulmaktadır. Şimdi gelelim ilk kitabın bölümlerine;

  1. Bölüm: Çuluk Kağanın Zehirlenmesiyle başlıyor, yerine kardeşi Bahadur Şad nam-ı diğer Kara Kağan geçiyor. Bu bölüm Çinlilere karşı alınan galibiyet ile de son buluyor. Bu bölüm yaklaşık 150 sayfa.
  2. Bölüm: Böğü Alp’ın Kıraç Ata’yı ziyareti ve Kıraç Ata’nın baktığı fal ile başlamaktadır. Göktürklerin ve Böğü Alp’ın geleceği ile ilgilidir ve kitap boyunca bu kehanetler birer birer çıkmaktadır. Bu bölüm Çinlilere karşı alınan büyük mağlubiyet ile sona ermektedir. Bu bölümde yine yaklaşık 150 sayfadır.
  3. Bölüm: Kara Kağan’ın esareti ile başlamaktadır. Göktürk’lerin kalan subay, çeri ve halkı Çin içerisinde ve hakimiyetinde yaşamaktadır. Bazı subaylar Çin özel kuvvetlerinde görevlendirilmişlerdir. Tahakküm altında yaşamayı kendilerine yediremeyen Kür Şad önderliğindeki 40 çeri 639 yılında başarısız bir ihtilal girişiminde bulunmuş. Çin sarayına baskında bulunan bütün ihtilalciler canlarını feda etmişlerdir ancak amaçlarına ulaşmışlardır. Çünkü Göktürk devleti bu vesile ile tekrar dirilecektir. Kitap burada son bulmaktadır. Bu bölüm ise yaklaşık 100 sayfadan oluşmaktadır.

İkinci Kitap – Bozkurtlar Diriliyor

İkinci kitap bölümlerden oluşmuyor. Yaklaşık 185 sayfadır. Kitap 15 Nisan 1949’da yine diğer kitapta olduğu gibi Maltepe’de tamamlanmıştır.

Bu bölümde babasının kim olduğunu bilmeyen ve Kür Şad’ın kayıp oğlu olan Urungu’nun aşk hikayesi eşliğinde Göktürk’lerin tekrardan toparlanarak Çin tahakkümünden kurtulması ve parlaması anlatılmaktadır. Hikayenin sonunda acı bir son ile biten aşk ve Göktürk’lerin Çin’e karşı aldıkları galibiyet vardır. Bu galibiyet ile Göktürkler eski şaşaalı günlerine dönmüşler, 681 yılında kitabın isminde de olduğu gibi dirilmişlerdir. Devletin başında hükümdar olarak İlteriş Kağan, vezir olarak da Bilge Tonyukuk bulunmaktadır.

Değerlendirme

Kitap her ne kadar roman olsa da Göktürklerin gerçek hikayesine ışık tutması açısından önemli bir kitaptır. Hikaye sizi içerisine almaktadır toplamda 600 sayfalık bir kitap olsa da çok akıcıdır ve eminim kısa sürede bitireceksiniz. Doğu Göktürk Kağanlığı’nın çökmeye başlangıcının tarihi olan 620 yılının sonu itibariyle başlayan hikaye yukarıda da bahsettiğim gibi 681 yılında son bulmaktadır. Çullug Kağan 10. büyük Türk hakanıdır. Gerçekte de Birinci Doğu Göktürk Kağanlığı 582-630 yıllarında hüküm sürmüştür. İkinci Doğu Göktürk Kağanlığı ise 681-745 yılları arasında hüküm sürmüş, Uygur Devleti tarafından 745 yılında yıkılmıştır. Göktürklerde devlet töreye göre yönetilmektedir. Kağan ve kağan liderliğindeki toy (meclis) töreyi düzenleyebilir. Gök tanrı inancına sahiptirler ve hükümdarlık hakkı tanrıdan gelir. Ayrıca Göktürkler tarihte Türk adını kullanan ilk devlettirler. Ordu düzenlidir ve 10’luk düzen kullanılmaktadır. En büyük yapı tümendir ve 10000 kişiden oluşmaktadır. En küçük grup ise onbaşının idaresi altındaki 10’luk gruplardır. Onbaşıyı, yüzbaşı ve tümenbaşı takip etmektedir.

Aşağıda kitaptan aldığım ve beğendiğim bazı pasajlar bulunmaktadır;

Yamtar yüzünü göğe kaldırıp söylenmeğe başladı: “İsa Tanrının oğlu. İsa’yı Meryem doğurdu. Ama Meryem, Tanrının katunu değil. Tanrı, İsa’nın babası… İsa’nın anası, babası var. Babası Tanrı…Anası Meryem… ama Meryem, Tanrının katunu değil… İsa….”

Onbaşı Yamtar sözlerini bitiremedi. Gık demeden tartışmayı dinliyen Onbaşı Sançar, bu mantıksızlıkla sinirleri bozularak meşhur kahkahasını savurmuştu. Papazlarla çevrelerindeki Türklerin gözleri birden Sançar’a çevrildi. O, her zaman yaptığı gibi böğürlerini tutarak, gözlerinden yaşlar akarak katılıyor, kahkaha arasında da kesik kesik şöyle bağırıyordu:

– Tanrı ile Meryem evlenmeden bu yalavaç nasıl doğar be? Herhalde bu bunağın Tanrısı Meryem’in otağına gizlice girdi de Kara Kağan duymasın diye bizden saklıyor. Yoksa onun sonucu da Karabudağ’ın sonucuna benzerdi…

Yamtar, bu gürliyen kahkahalar arasında yine yere düşmüş olan Sançar’ı, Onbaşı Derse’nin yardımıyla bir ata bindirip bağlamağa çalışırken bağırdı:

– Bana bak, koca papaz! Türk Tanrısı, Türk Türesine aykırı iş yapmaz. Sizin Tanrınız Ötüken’e gelirse işi yamandır.

Üçoğul dinlemeden atlarıyla birlikte avluya geldi. Yine subay kılıklı birisiyle arkasında üç adamı demin kendisiyle konuşan yaverin karşısında duruyorlardı. Üçoğul bir Türk onbaşısı olduğu için burada bir dövüşün başlamak üzere olduğunu anlamıştı. Hiç şüphesiz bu dövüşte seyirci kalamazdı. İki taraftan birini tutmak gerekti. Tutmak gerekince de az önce konuştuğu yaverin yanını tutmak doğru olurdu. Hem onlar dörde karşı üç kişiydiler. Üstelik yaver kendisiyle arkadaşça konuşmuştu. Üçoğul fazla düşünmeğe lüzum görmeden odasına seğirtti. Keçesini hızla açarak kılıcını çıkarıp kuşandı. Sonra avluya koştu. Savaş başlamıştı. Şemin’in subayı ile üç çerisi saldırmışlardı. Üçoğul yirmi adımlık yolu koşuncaya kadar Kien-çing’in yaveri, iki çerisi yıkıldığı için tek başına kalmıştı. Üçoğul, yaverin yanına gelince durum değişti. Birkaç denemeden sonra ilk vuruşuyla birini, biraz sonra ikincisini devirdi. Çin veliahdının yaveri bu beklenmedik yardımdan çok sevindiği için savaş naraları atarak vuruşuyordu. Avludakiler darmadağın olmuşlardı. Kimi kaçmış, kimi bir kıyıya ilişmiş, dövüşü seyrediyordu. Fakat bu çarpışma uzun sürmedi. Üçoğul, acemi bir çeri olan karşısındaki Çinli birkaç kılıç tokuşturduktan sonra Türkvari bir kılıç savurdu. Bu savuruşla Çinlinin başı gövdesinden ayrılıp yere düşmüştü. Karşı tarafta tek başına kalan ve Çin veliahdının yaveriyle vuruşan Çin subayı, Üçoğul’un da kendi karşısına geldiğini görünce kaçmaktan başka çıkar yol bulamadı. Büyük bir hızla koşarak avlunun kapısından kayboldu.

Bütün Türkler gibi Yağmur’un aklı da alım satımla zengin olmağa bir türlü ermiyordu. Hele Türkler açlıktan kırılırken tutsak Çinlilerin alım satımla zengin olması dünyadaki en büyük haksızlıktı. Kendi kendine çabuk bir hesap yaptı. Sonra daha dik bir sesle Çinliye bağırdı:

Gök Börü hepsine ok atmasını, kılıç vurmasını, kargı sançmasını öğretti. Hepsi bu gün için yetişip büyüdüler. Biz onlardan daha katı vururuz. Onlar bizden daha çabuk vururlar. Onlarla biz birlikte olursak birbirimizi bütünleriz.

Dünyada en güçlü kişi ölümü göze almış olan kişidir.

Ayın bahtı karanlık ,
Bulutunki karadır.

Av avladık, kuş kuşladık.

Kitapta eski Türkçe birçok kelimeye de yer verilmiştir. Burada benim daha önce bilmediğim bir kısmına yer vermek istedim;

Bunlu Kederli
Evdeş Zevce
Gezlemek Nişanlamak
İni Küçük erkek kardeş
Bezek Süs
Sayrı Hasta
Eçi / Eçe Amca, ağabey
Arık Zayıf, sıska
Esrimek Sarhoş olmak
Buşku Heyecan
Eye Sahip
Dilmaç Tercüman
Buğra Erkek deve
Albız Şeytan
Aldamak İğfal etmek
Çaşıt Casus
Sağrak Kadeh, bardak
Bitig Mektup
Ulca Ganimet
Bidevi at Soy at
Bay Zengin
Kineşmek Meşveret etmek, müzakere etmek
Aşığsız Faydasız, menfaatsiz
Tümen On bin
Kannış Cilve
Yay İlkbahar
Yargı Mahkeme, hüküm
Yasavul Polis, inzibat
Tamu Cehennem
Singil Küçük kız kardeş
Karımış İhtiyarlamış
Kalın Çeyiz
Şurlamak Şarıl şarıl akmak
Anda Kankardeşi
Sart Tüccar
Yancık Kemere ata asılan küçük torba
Utacı Doktor
Börü Kurt
Uğru Hırsız
Karganmış Mel’un
Toklu Bir yaşını geçmiş kuzu
Uran Parola
Konçuy Prenses zevce
Kovuculuk Zem, iftira
Kırnak Cariye
Süsmek Boynuzla vurmak
Kavşıt Kavuşulacak yer, randevu
Yalavaç Peygamber

 

Tüketici Hakem Heyeti Bilirkişi Raporu Örneği

Öncelikle Tüketici Hakem Heyeti için hazırlanacak olan bilirkişi raporunun Adli Bilirkişi Raporu‘ndan çok önemli bir farkı olduğunu bilmek gerekiyor. Adli bilirkişi raporunda bilirkişinin hüküm verme yetkisi yoktur, dolayısıyla nihai karar ve hüküm yetkisi hakimdedir. Tüketici hakem heyeti bilirkişisinin ise yetkisi olduğu gibi, ondan beklenen de zaten karar vermesidir. Aşağıda Tüketici Hakem Heyeti için hazırlanacak olan bir Bilirkişi Raporu için örnek taslak bulunmaktadır. Tabi taslağı illa bu şekilde olmasına gerek yok. Ana fikri aynı olmakla birlikte herkes kendine göre güncelleyebilir.

T.C.

….. VALİLİĞİ

İl Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığı

202-/—-.—- Numaralı Başvuruya Ait Bilirkişi Raporu

Tespitin Konusu: …… tarihinde tarafıma tevdi edilen 2020-/—-.—- numaralı Tüketici Hakem Heyeti başvurusuna konu olan ……………… incelenmesi.

İnceleme: Buraya yapılan inceleme sonucunda elde edilen tespitler yazılır.

Sonuç: ………………… incelenmesi neticesinde ……………………………. görülmüştür, ………………………. tespit edilmiştir. Tüketicinin talebinin kabulü/reddi yönünde karar verilmesinin uygun olacağı mütalaa olunmaktadır.

01/01/2001

Bilirkişi

Ad Soyad

Ünvan