Kategori arşivi: BilgiKültür

Limonata Tarifi

Pastanecilik yapmış bir arkadaşımdan aldığım limonata tarifini buradan paylaşmak istiyorum ki hem ben aradığımda bulabileyim hem de limonata yapmak isteyenler. 🙂

  • Öncelikle 2 limonu alıyoruz. Güzelce yıkıyoruz ve kabuklarını soyuyoruz. Kabuğunu iyice rendeleyip derin bir kaba koyuyoruz. Çünkü su koyup yoğuracağız (1 portakal da eklenebilir).
  • Aynı kabın içerisine soyulmuş limonları 4-5 parçaya ayırıp atıyoruz. İstenirse kabın içerisine bir miktar şeker atılabilir (2.5-3 çay bardağı olabilir).
  • Daha sonra bu karışımı iyice ezerek karıştırıyoruz. Adeta pestilini çıkarıyoruz.
  • Daha sonra karışıma 1 litreye yakın su koyuyoruz. Yine isteğe bağlı olarak koku vermesi adına üzerine 3-4 yaprak taze nane atabiliriz. Bu şekilde 1 saat kadar bekletiyoruz (şeker atmışsanız şekeri de bu sayede tamamen emecektir). Karışımı 2.5 litreye tamamlıyoruz.
  • Son olarak bir sürahiye süzüyoruz ve limonatamız hazır.

 

Rüya

Rüya görmek adeta büyülü bir durum. Hayatın bir gerçeği. Rüyada ne gördüğümüz ise birçok faktöre bağlı olabilir. Bunlar;

  • Hayal gücümüz
  • İçinde bulunduğumuz durum
  • Geçmişte yaşadıklarımız
  • Bilinç altımız

Ayrıca sadık rüya dediğimiz bir kavramda mevcuttur. Buna göre bu rüyalar gerçekte karşımıza çıkabilir, tabiri yapılabilir. Sadık rüyalar aslında kaderin varlığının da bir ispatıdır. Olayların gerçekleşmeden önce bilindiğini gösterir. Eğer inancın yoksa buna paralel evren der çıkarsın. Bediüzzaman Said Nursi 28. Mektup’ta sadık rüyalardan bahsetmiştir.

GPS (Global Positioning System)

  • GPS hizmeti ücretsiz olarak sunulmaktadır. 24 adet uydu hizmet verir. Bunlardan 21 tanesi ana uydu, 3 tanesi ise yedek uydudur.
  • Yükseklik bilgisi de dahil olmak üzere 4 adet uydudan konum alınabilirse dünyadaki yeriniz nokta atışı tespit edilir.
  • 3 adet uydu ile konumunuz bulunabilir.
  • Dünyanın neresinde olunursa olunsun 3-4 tane GPS uydusuna denk gelinebiliyor, böylece konum tespit edilebiliyor.
  • 10 tane kontrol istasyonu bulunmaktadır. Ana merkez Colorado’da Schriever’dır
  • Askeri (ABD) amaçlarla geliştirilmiş sonrasında sivile de dönmüştür.
  • GLONASS Rusya’nın geliştirdiği 30 uydudan oluşan uydu konumlandırma sistemidir (navigasyon- gps).
  • GALILEO – Avrupa Birliği (AB) tarafından geliştirilmiş sistemdir.
  • Uyduda atomik saat vardır. Uydudan gelen veriye göre mesafe hesaplanmaktadır.
  • 1984 yılında saatler sıfırlanmıştır (güneşten yararlanma, yaz saati uygulaması).

Dâvud El Kayserî

OSMANLI MEDRESELERİNİN KURUCUSU VE BAŞ MÜDERRİSİ

DÂVUD EL KAYSERÎ

Dâvud bin Mahmud bin Muhammed el Kayserî’nin, Kayseri’de, büyük bir ihtimalle 1260 yılında doğduğu kabul edilir. Buna karşılık hicri 751, miladi 1350 yılında vefat ettiği konusunda araştırmacılar arasında görüş birliği vardır.

Dâvud el Kayserî’nin temel eğitimi konusunda elimizde kesin hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Bu konuda kesin olarak bilinen şey, temel eğitiminden sonra, ihtisas için Kahire’ye gitmiş olduğudur. Dâvud el Kayserî orada 4-5 yıl kadar araştırmalarda bulunmuş, sonra Anadolu’ya dönmüştür. Bir ara Azerbaycan’a seyahate çıkmış, orada ünlü sufi Abdürrezzak el Kaşani (ö.730/1329) ile karşılaşmış ve onun teşvikiyle tasavvufa meyletmiş veya daha açık bir ifadeyle önceki bilgi ve meyli istikrar kazanmıştır. Ata memleketi olan Save’de geçirdiği günler, böylece Dâvud el Kayserî’nin hayatında yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur.

Dâvud el Kayserî’nin hayatının bundan sonraki aşamasını ise eğitim ve öğretimde geçen yılları doldurmuştur. Öyle ki Orhan Gazi İznik’i fethedince 873/1331) orada İznik Medresesi adıyla bilinen bir medrese açmış ve Dâvud el Kayserî’yi oraya 30 akçe gündelikle başmüderris tayin etmiştir (1336 veya 1337 yılı). Dâvud el Kayserî yaklaşık 15 yıl orada başmüderris olarak görev yapmıştır.

Dâvud el Kayserî, hicri 7. Yüzyılın son çeyreği ile 8. Yüzyılın ilk yarısına tekabül eden ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılışı ile Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemlerini ve Anadolu Beylikler Dönemini içine alan bir zaman diliminde yaşamıştır. Bu itibarla o, Şeyh Edebali, Yunus Emre, Geyikli Baba ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin de çağdaşları olmaktadır.

Güvenilir kaynaklardan edindiğimiz bilgiler ışığında, Dâvud el Kayserî dini (fıkıh ve hadis) ve akli (felsefe-mantık-kelam) ilimlerde derinleşmiş büyük bir ilim adamı, derin bir mutasavvıf ve hikmet burcuna yükselmiş bir bilge kişidir. O henüz hayatta iken bu özellikleriyle öne çıkmış ve görüşlerine saygı duyulan bir kişi olarak tanınmış ve ünü günümüze kadar artarak devam etmiştir.

Dâvud el Kayserî’nin hayatını, bir başka açıdan da üç aşamada ele almak mümkündür. Öyle ki; bu üç aşama, Anadolu’nun tarihindeki üç önemli siyasi döneme tekabül etmektedir. Çocukluğu, Anadolu Selçukluları dönemine denk gelirken, yetişkinliğini Beylikler döneminin çalkantılı ikliminde geçirir; yaşlılığını ise Osmanlılar’ın ilk dönemlerinde yaşar. Dâvud el Kayserî tasavvuf ve metafizikle ilgili son derece nitelikli eserlerini bu döneminde yazmıştır. Onun, İbni Arabi Okulu’nun öğretilerinin yaygınlık kazanması konusunda önemli bir sima olarak ortaya çıkması da bu döneme rastlar.

Asıl künyesi ile o Dâvud b. Mahmud b. Muhammed er-Rumi el-Kayserî olsa da “Şerefüddin” lakabıyla tanınmış; doğum yeri olan Kayseri’ye nisbetle de daha çok “el-Kayserî” namıyla anılmıştır. Zaman zaman “Karamani” ve “Savi” nisbetleriyle de yad edilmiş olan el-Kayserî, emin kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre, Türk asıllı ve Hanefi mezhebine bağlı bir düşünür-sufi olarak temayüz etmiştir.

Taşköprülüzade’nin (ö. 968/1561) Şakaiku’n-Nu’maniyye fi Ulemai’d-Devleti’l Osmaniyye adlı meşhur eserinde ona dair şu kayda rastlıyoruz: “Şeyh Dâvud el Kayserî el Karamani önce kendi memleketinde eğitim görmüş, sonra da Mısır’a gitmiştir. Orada Kur’an, Hadis ve dini ilimler alanında geniş araştırmalarda bulunmuştur. Felsefe, kelam ve mantık gibi akli ilimlerde derinleşmiş ve bu arada da tasavvufi irfanı elde etmiştir. İbni Arabi’nin Füsus’unu şerh etmiş ve bu şerhe bir “Giriş” yazmıştır. Bu “Giriş”te o tasavvuf ilminin ilkelerini açık-seçik bir dille ortaya koymuştur. Burada kullandığı dil ve üsluptan, onun akli ilimlerle ilgili olarak ne kadar derin bir vukuf ve irfana sahip olduğu açıkça görülmektedir. Orhan Gazi, İznik’te bir medrese inşa ettirmişti. Bu medrese güvenilir kaynaklardan edindiğim bilgiye göre, Osmanlı memalikinde kurulan ilk medrese idi ve Orhan Gazi, Şeyh Dâvud el Kayserî’yi onun başına müderris atadı. Dâvud el Kayserî orada dersler verdi, bir dizi eser kaleme aldı ve mükemmel çalışmalarıyla yol gösterici oldu. O, çok mütevazi, vera ve ahlak-ı hamide sahibi zahid bir mü’min idi.”

Dâvud el Kayserî, kendi ifadelerinden öğrendiğimize göre, önde gelen büyük sufi alim Abdürrezzak el Kaşani’nin (ö. 730/1329) öğrencisi olmuştur. Dâvud el Kayserî’nin, yukarıda geçtiği üzere sadece Kahire’ye değil; İlhanlılar’a payitahtlık etmiş olan Tebriz’e, Kaşani’nin yaşadığı ve ders verdiği şehir olan Sultaniye’ye ve yine Doğu Azerbaycan’da yer alan ve atalarının geldiği Save şehrine de gitmiş olabileceği kuvvetle muhtemeldir. Bu bağlamda Dâvud el Kayserî’nin bir dizi eserini İlhanlı vezir Gıyaseddin Muhammed’e (ö. 736/1336) adamış olması kayda değer bir husustur. Gerçekten 1328-1336 yılları arasında vezirlik yapmış olan Gıyaseddin, büyük bir ilim, ulema ve sanat hamisi idi. Daha sonra Dâvud el Kayserî, İlhanlılar’dan ayrılarak Osmanlı Sultanı Orhan Gazi’nin hizmetine girdi. Kısaca ifade etmek gerekirse, derin bir ilim ve irfan adamı olan Dâvud el Kayserî, akıl-gönül buluşmasının somut temsilcisi örnek bir şahsiyet olarak karşımıza çıkar.

Dâvud el Kayserî, İbni Arabi’nin Füsus’unu Arapça olarak şerh edip bu şerhe çok önemli bir “Giriş” yazmış; böylece bu eser, çoğunluğu Arapça olan Füsus şerhleri arasında kayda değer yerini almıştır. İbn Arabi Okulu’nun müntesiplerinden Füsus üzerine şerh yazan ilk kişi, Şeyhu’l Ekber’in ölümünden sonra, üvey oğlu Sadreddin Konevi’nin (ö.673/1274) tilmizi olmuş olan Afifüddin et-Tilimsani’dir (ö. 690/1291). Dâvud el Kayserî’nin hocası Abdürrezzak el-Kaşani de Füsusu’l Hikem üzerine bir şerh yazmıştı. Bundan önce yine Konevi’nin bir öğrencisi olan Müeyyedüddin Cendi’nin ( ö. 700/1300) şerhi ortaya çıkmıştı.

Dâvud el Kayserî’nin Füsus şerhi geleneğindeki yeri ve önemi, kendisine değin var olan yorumlardaki üst düzey Füsus öğretilerini halkın seviyesine indirerek yaygınlaşmasına katkıda bulunmasında yatar. Öyle ki Doğu İslam ülkelerinde en etkili şerh, 14. Yüzyıldan itibaren Dâvud el Kayserî’ninki olmaya başlamıştır. Gerçekten de Kayserî ile Cendî’nin şerhlerine şöyle bir göz gezdirmekle bile; birincisinde söylenenlerin daha derli toplu bir şekilde anlatıldığı; ayrıca gerek üslup ve gerekse terminoloji açısından yine birincisinin ikincisinden daha açık ve anlaşılır bir dile sahip olduğu görülür. Bu bakımdan Dâvud el Kayserî’nin Füsus şerhindeki başarısını, İbn Arabi’nin öğretilerini kolay nüfuz edilebilir bir açıklığa kavuşturmasında aramak gerekir. Bu özelliği ile Dâvud el Kayserî’nin şerhi, başta Osmanlı-Türkiye, İran ve Hind Alt Kıtası uleması olmak üzere, Abdulgani en-Nablusi’nin eserlerinde de görüldüğü gibi, bütün İslam ülkeleri uleması üzerinde çok etkili olmuştur. Dahası “vahdetü’l vücud” öğretisine felsefi bir dil ya da boyut kazandırma şerefi de Dâvud el Kayserî’ye aittir. Onun şerhi, Füsus şerhleri içinde, denebilir ki en ön sırada yer alır. Hatta öyle ki, Dâvud el Kayserî’nin şerhi, bütün sufiler ve Füsus üzerine şerh ve haşiye yazanlar arasında, bizzat Füsus’tan sonra ikinci kaynak olarak kabul edilir.

Bu arada şu hususa temas etmekte yarar da vardır. Dâvud el Kayserî, tasavvuf düşüncesinde İbn Arabi’nin yolunu takip etmekle birlikte, aktif bir tarikat mensubu ve irşad faaliyeti bulunmuş bir “şeyh” değildi.

ESERLERİ

Türkçe Yayınlananlar

  • er-Resail / Şerefüddin Davud b. Mahmud b. Muhammed Davud-i Kayseri, 751/1350; yay. haz. Mehmet Bayrakdar, İstanbul: Kayseri Büyükşehir Belediyesi, 1997. (Giriş bölümü Türkçedir)
  • Mukaddemat; Matlau hususi’l-kilem fi me’ani-yi fususi’l-hikem / Şerefüddin Davud b. Mahmud b. Muhammed Davud-i Kayseri, 751/1350; thk. Turan Koç, Hasan Şahin, Seyfullah Sevim, Kayseri: Kayseri Büyükşehir Belediyesi, 1997.
  • Ledünni İlim ve Hakiki Sevgi, Çeviri Mehmet Bayrakdar, Kurtuba Kitap, 2009
  • Mukaddemat-Fusûsu’l-Hikem’e Giriş, Çeviri Turan Koç ve Mehmet Çetinkaya, İnsan Yayınları, 2011
  • Aşk Şarabı ve Hayat, Çeviri Turan Koç ve Mehmet Çetinkaya, İnsan Yayınları, 2011
  • Tasavvuf İlmine Giriş, Çeviri Muhammed Bedirhan, Nefes Yayıncılık, 2013
  • Vahdet-i Vücud Felsefesi, Çeviri Mehmet Bayrakdar, MÜİF Vakfı Yayınları, 2013

Arapça

  • Şerhu Füsûsı’l-Hikem
  • Risâletü fî’ilmi’t-Tasavvufi
  • Şerhu Te’vilâti’l-Besmele bi’s-Sûrâti’n-Nev’iyyeti’l-İnsâniyyeti
  • Keşfu’l-Hıcabi ‘an Kelâmi Rabbi’l-Erbâbi
  • Risaletü fi Marifeti’l-Mahabbeti’l-Hakikiyyeti
  • Esasü’l-Vahdaniyyeti ve Menbâ’i’l-Ferdaniyyeti
  • Nihayetü’l-Beyan fi Dirâyeti’z-Zemân

HAKKINDA YAZILANLAR

Benim Davud el-Kayserî ile ilgili tecrübem, 20 yıldan fazla bir süre önce Toshihiko Izutsu ve Celâleddin Aştiyânî ile birlikte çalışırken, İran’da başladı; onun bi eğitimci ve İbn Arabi’nin Fusûsul-Hikem’inin önde gelen şarihi olarak olağanüstü başarılarıyla ilk kez orada karşılaştım. Onun eserinin, Fusûsun inceliklerini ve esrarını açıklayan klasik şerhlerin en yararlısı ve en titizi olduğunu, ve bu şerhe yazdığı Giriş (Mukaddime)’in İbn Arabi’ni ruhanî vukuf ve genellikle şiirsel imalarının şahane bir felsefi özeti ve doyurucu açıklaması olduğunu derhal keşfettim. Kayserî’nin bu ünlü eserlerinde ayrıca görülen başka bir şey de kişisel yaratıcı çabasının-gerçi onun bu vurgulamasının altında yatan derin nedeni o günlerde benim için o kadar açık değildi desede-İlahî / kozmik hayal üzerinde odaklanmasıydı. Ancak, bugün bu uluslararası sempozyum ve bu sempozyumun çalışma alanını önemli bir tarihi aktör ve yaşatıcı olarak öncelikle ona ayırmasının ışığında Kayserî’ye dönüp baktığımda, onun bir eylemci, siyasi yönden bugünkü ve bir bakıma İbn Sina, İbn Rüşd ve Nasiruddin Tusi gibi – her ne kadar Kayserî’nin “Savunduğu” felsefi ve kelami tutumlarının “Peripatetik” düşünürlerin daha dünyevi olan taraflarından genellikle köklü bir biçimde farklı olsa bile- klasik müslüman filozofların geleneğini çağrıştıran alabildiğince geniş önemi karşısında çarpıldım.
– James W. MORRISWE

Çok saygı değer Japon Profesör Izutsu, Prof. Chittick, ve Prof. Morris ile birlikte, İran’lı bir grup arkadaşın da katıldığı toplantılarda Fusûsu’l Hikem okuyorduk. Bu okumalarımız yaklaşık altı yıl sürdü. Karşılıklı metin okumalarımızda şerhlerden de yararlanıyorduk. Ben Kayserî’nin Fusûsu-l Hikem Şerh’ini seçtim. Fusûsu-l Hikem’i Kayserî’nin şerhi ile birlikte başından sonuna kadar yüksek sesle kılı kırk yararcasına tartışarak okuduk. Zaman zaman hem özgün metne, hem de Kayserî’nin şerhine geri dönerek tekrar okuyorduk. Bu olay benim içi tasavvuf, Ibn-i Arabi’nin düşüncesi ve Kayserî’nin Fusûs üzerine yazdığı şerhinin derinliğini anlamak bakımından büyük bir tecrübe oldu.

İbn Arabî okulunda, Meşşaî felsefeyi iyi bilen ve İbn Arabî okuluna girmeden önce bizzat Meşşaî (Peripatetik) olan Kâşânî ve Sainuddin İbn Türke gibi alimler vardı. Bunlar, İbn Arabî’nin takipçisi olmadan önce bizzat Meşşaî olan düşünürlerdi. Bu yüzden, onların peripatetik felsefeye yönelttikleri eleştiriler ilk elden eleştirilerdir. Dolayısıyla eleştirileri de çok titiz ve kılı kırk yararcasına olmuştur. Bu arada, Konevî ile Hâce Nasiruddin-i Tûsî arasındaki mektuplaşmada olduğu gibi, eleştiriler bile yazmışlardır. Konyavî (Konevî) Meşşaî felsefenin en önemli gördüğü hususlarda Hâce Nasîruddin-i Tûsî’yi eleştirir. Ben bu eleştirilerin çok yararlı ve açıklayıcı olduğuna inanıyorum. Buna benzer eleştirileri Kâşânî ve Kayserî’de de görüyoruz.

– Ghulam Rıza AWANİ

Prof. Dr. Turan KOÇ

Bu yazı Kayseri Büyükşehir Belediyesinin Şehir isimli kültür-sanat dergisinin 2. sayısından alınmıştır.

Gömülü Sistem Platformları

Bu yazıda daha önce denediğim ve denemeyi düşündüğüm, proje yapmayı planladığım gömülü sistemler, nesnelerin interneti (internet of things) ve mini bilgisayarlar vb. platformları not edeceğim.

  • Arduino
  • Phidgets
  • Raspberry Pi
  • Odroid
  • Phidgets projects – raspberry pi, arduino
  • Scada pi
  • R Pi
  • Banana Pi
  • Orange Pi

Cemil Baba

Son devir dervişlerindendir (Kayseri,1912 – Talas, 6 Kasım 1982). 1960’tan itibaren halk arasında ‘Boyacı Cemil’, ‘Hacı Cemil’, ‘Cemil Emmi’, ‘MaviBoncuklu Cemil’ olarak tanınan Cemil Baba‘nın asıl adı Cemal Kazan‘dır. Kayseri’nin Deliklitaş Mahallesi 156 numaralı hanede dünyaya geldi. Babası ‘Kazancı’ lakabıyla tanınan Hacı Mustafa Ağa, annesi Methiye Hanım’dır. Methiye Hanım, halk arasında ‘Melek Ana’ olarak tanınır. Babasını I. Dünya Savaşı’nda kaybetti. Üç çocuğuyla dul kalan annesi, Talas’ın Harman Mahallesi’nde ikamete başladı. Kızkardeşi İkbal genç yaşta bir hastalık sonucu hayatını kaybetti. Bir süre annesi ve diğer kardeşi Rifat ile birlikte yaşadı ve bu süre boyunca Talas Harman Meydanı’nın güneydoğusunda ayakkabı boyacılığı yaptı. Bu arada annesi ve erkek kardeşini de kaybetti.

Bundan sonra yalnız ve menkıbelerle örülü yarı meçhul bir hayat yaşamaya başladı. Soyadı kanunundan sonra, babasının lakabı olan ‘Kazancı’dan yola çıkarak Kazan soyadını aldı. Nüfus cüzdanındaki kayda göre, Askerlik Kanunu’nun 164 sayılı hükmüyle ‘muvazzaflık hizmetine tâbi tutulmayarak’ askere sevk edilmedi.

Gençlik yıllarında ayakkabı boyacılığı yapan Cemil Baba ilerleyen yaşlarında ‘Hacı Cemil’ olarak tanındı. Bu dönemde boyacılığı bırakan Cemil Baba, şehirde rastgele nazar ettiği kişilere verdiği mavi boncuklardan dolayı ‘Mavi Boncuklu Cemil Baba’ olarak anılmaya başlandı. Kayseri’nin sevilen halk adamlarından olan Cemil Baba, halk arasında ‘deli’, ‘veli’ ve ‘meczup’ gibi sıfatlarla anılmaktadır. Sadece Kayseri’de değil İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin birçok beldesinde çok sayıda seveni vardır.

Bazı halk şairleri, deyişlerinde onu ve kerametlerini konu almıştır:

[pastacode lang=”markup” manual=”Libas%C4%B1%20hem%20yorgan%2C%20hem%20de%20yata%C4%9F%C4%B1%2C%0AD%C3%BCnyaya%20meyletmez%2C%20yoktur%20meta%C4%B1%2C%0ANe%20zevcesi%20var%2C%20ne%20de%20ota%C4%9F%C4%B1%2C%0AHalleri%20ba%C5%9Fkad%C4%B1r%20Cemil%20Baba%E2%80%99n%C4%B1n.” message=”” highlight=”” provider=”manual”/]

Halk arasında anlatılanlara göre vefatı şöyle olmuştur: 5 Kasım 1982’de Talas belediye otobüsü ile cuma namazını eda etmek için şehre geldi. Otobüstekilere; ‘Anam beni çağırıyor yarın anama gideceğim’ dedi. Bu tarihten bir hafta kadar önce de şehirde gördüğü tanıdıklarından helallik istedi. 5 Kasım’ı 6 Kasım’a bağlayan geceyi ibadetle geçirdi. Sabahın erken saatlerinde Seyyid Burhaneddin Türbesini ziyaret etti ve uzun bir yolculuğa çıkacağı gerekçesiyle abdest aldı. 6 Kasım ’da saat 15:30’da yeğeni Ali Felek’in Talas’taki evinde hayatını kaybetti. 7 Kasım ’da ‘Anayasa Oylaması’ olmasına rağmen, cenazesi büyük bir kalabalığın katılımıyla Talas’ta toprağa verildi. Defnedildiği mezarlık kendi adıyla anılmaktadır. Vefatından kısa bir süre sonra sevenleri mezarının üzerine bir kubbe yaptırdı. Cemil Baba zaman zaman Talas Belediyesince düzenlenen seminer ve toplantılarla anılmaktadır. Cemil Baba ile ilgili ilk yayın da tarafımızdan yayımlanan Allah Dostlarından Mavi Boncuklu Cemil Baba isimli kitaptır (1984). Ayrıca Ethem Cebecioğlu’nun 20. Yüzyıl Evliya Menakıbı adlı eserinde yer alan şahsiyetlerden biri de Cemil Baba’dır.

CEMİL BABA’DAN SÖZLER VE MENKIBELER

İşte onun çevresindekilere söylediği sözlerden bazıları: “Beni benden alıp kendisine bağlayandan başkasına bağlanamam. Öyle âşık ol ki, âşıklar sana âşık olsun.”

Zamane insanlarını cehenneme götürecek iki önemli şey var: Birisi söz söylemek. Öbürü ise yemek yemekte itiyat göstermemek.

Bizim yakınlığımız iman yakınlığıdır. Şunun bunun yakınlık dediği sadece uzaklıktır. Bu yola girenler için tek yakınlık vardır, iman yakınlığı. Bizim sabunumuz Tevhiddir.

İnsanoğlu meleklerden çok üstün bir varlıktır. Ona bu üstünlüğü Nefs bahşediyor. Meleklerde bu yoktur. Fakat bu insanı bulmak zordur. Nerede o eli öpülesi insan? Malınız-mülkünüz sizi gurura düşürmesin ki, onda dünyalık korkusu vardır. Kâinatı hükmü altında bulunduran Allah, bu eseriyle gururlanmazken, insana ne oluyor da küçük eserleriyle gururlanıyor?

MİNAREYİ GÖRMESEYDİN AKLIN BAŞINA GELMEZDİ

Kayseri’nin gönül insanı Cemil Baba merhum, sabahları çarşıyı boydan boya gezermiş. Esnaflar ona saygı ve sevgi gösterirler, izzet ikramda bulunurlar, bu konuda da birbirleriyle yarışırlarmış. O sırada çarşıya yeni bir esnaf gelmiş. Cemil Baba’ya esnafın bu ilgisini yadırgamış. Cemil Baba’nın kılık kıyafetine bakmış, beğenmemiş. Kirlide keramet mi olur demiş. Yüzünü başka tarafa çevirip Cemil Baba’yı görmezlikten gelmiş.:
– Şu kirliye herkes Cemil Baba deyip ayağa kalkıyor: diye de esnafı ayıplamış. O gece adam rüya görmüş. Rüyada dört kişi adamı tuttukları gibi, bir Camii Kebir’in minaresine, bir Kurşunlu’nun minaresine, bir Bürüngüz Camiinin minaresine çıkarmışlar ve “atalım mı aşağı” diye de adamı minareden sallandırıyorlarmış. Adam sabaha kadar ölüm kalım mücadelesi vermiş. Korkudan ölecekmiş neredeyse. Sabahleyin kan ter içinde uyanmış, güç bela dükkânını açmış. Bakmış, karşıdan Cemil Baba geliyor. Hemen koşup sarılmış:
– Buyur baba bir çay, bir soğukluk ikram edeyim. Cemil Baba, adamın yüzüne bakmadan:
– Minareyi görmeseydin, aklın başına gelmezdi le? demiş.

Bir gün bir dostunun evine terzi elinde özel olarak dikilmiş, yepyeni bir elbiseyle gelir Cemil Emmi. Bir köşeye oturur, iğne iplik ister evin hanımından. Kadın, “Cemil Baba dikecek bir şey varsa izin ver ben dikeyim” diye rica etse de “yok” der Cemil Emmi. Ve yepyeni elbiseyi omuzlarından sırtından söker, sağından solundan yırtar ve bir çuvaldıza geçirdiği kalın, beyaz bir iple söktüğü yerleri alelusul yeniden diker. Bu durumu şaşkınlıkla seyredenlere “Ne güzel oldu değil mi? Aşkın iğnesiyle dikilen böyle güzel olur” der.

Veli ALTINKAYA

Bu yazı ve resimlerin bir bölümü Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan Şehir isimli Kültür Sanat Dergisinin 11. sayısından alınmıştır.

Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Dersleri

Bir Bilgisayar Mühendisi olarak Bilgisayar Mühendisliği okumak isteyen arkadaşların fikir edinebilmeleri amacıyla lisans, yüksek lisans ve doktora aşamalarında eğitim görmüş olduğum Erciyes Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde aldığım dersleri paylaşmak istedim.

Öncelikle bütün mühendislik dallarının matematik temelli olduğu bilinmelidir. Dolayısıyla mühendislik öğrencisi iseniz mutlaka matematik dersi göreceksiniz. Bunun yanında Bilgisayar Mühendisliği bölümünün Elektrik-Elektronik Mühendisliği ile iç içe olduğu da düşünülerse elektrik-elektronik temelli dersler alacak olmanız da kaçınılmazdır. Bu sebeple ben lisans döneminde aldığım dersleri matematik, bilgisayar ve elektrik-elektronik olmak üzere üçe ayırdım. Aldığım derslerden bazılarını seçmeli veya her bölümde zorunlu olmalarından dolayı buraya koymadım. Bunun yanında derslerin temel olarak benzer olmakla birlikte üniversiteden üniversiteye değişkenlik gösterebileceğini ve yüksek lisans / doktora döneminde alan dersi haricinde alınan bütün derslerin seçmeli olduğunu da hatırlatmak isterim.

Lisans

  • Matematik

    • Matematik
    • Mühendislik Matematiği
    • Diferansiyel Denklemler
    • Lineer Cebir
    • Ayrık Matematik
    • Sayısal Yöntemler
  • Bilgisayar

    • Olasılık Teorisi ve İstatistik
    • Bilgisayar Mühendisliğine Giriş
    • Bilgisayar Programlama
    • Yazılım Mühendisliği
    • Nesne Yönelimli Programlama (Object Oriented Programlama)
    • Veri Yapıları ve Algoritmalar
    • Veritabanı Yönetim Sistemleri
    • Dosya Organizasyon Teknikleri
    • Bilgisayar İşletim Sistemleri
    • Assembly Dili Programlama
    • Bilgisayarla Görme ve Görüntü İşleme
    • Bilgisayar Grafik
    • Bilgisayar Mimarisi
    • Yapay Zeka Teknikleri
    • Optimizasyon Algoritmaları
    • Biçimsel Diller ve Otomata
    • Bilgisayar Ağları
    • Makine Öğrenmesi (Machine Learning)
    • Sistem Analizi
  • Elektrik-Elektronik

    • Elektrik Ölçme
    • Elektrik Devreler
    • Elektronik Devreler
    • Mikroişlemciler
    • Lojik Devreler
    • Lojik Dizayn
    • Sayısal İşaret İşleme
    • Otomatik Kontrol

Yüksek Lisans

  • Veri Madenciliği
  • Kombinasyonel Optimizasyon
  • Çok Boyutlu Veri Analizi
  • Bulanık Sinir Ağları
  • Mekansal Veritabanları
  • Uygulamalı Sayısal Yöntemler
  • Bilimsel Araştırma Metodları
  • Yapay Sinir Ağları

Doktora

  • Kablosuz Ağ Protokolleri
  • Gömülü ve Gerçek Zamanlı Sistemler
  • Kuyruk Sistemleri
  • Ağ Güvenliği
  • Mekansal Veritabanı Tasarımı
  • Evrimsel Optimizasyon Yöntemleri
  • Mühendislikte Zeki Programlama Teknikleri ve Uygulamaları
  • Bilimsel Araştırmalarda Yöntem

Outlaws (1997) – İlk FPS Oyunum

İlk oynadığım FPS bilgisayar oyunudur kendisi. Vahşi batı, western temalıdır. Karısı öldürülüp kızı kaçırılan kendi halinde abi kızını kurtarmaya çalışıyor. Bu anlattığım oyunun ana kısmı (main). Bundan oyunu multiplayer ve historical missions rolünde de oynayabiliyorsunuz. Oyunun en güzel yanlarından bir tanesi ara ara oyun içinde bulmacaların çıkmasıdır. Bunları çözemezseniz oyun ilerlemiyor. Çok zor değil tabi bu bulmacalar ama bir kaç tanesi zorluyor. Bir güzel yanı da oyun içinde gizli yerler bulunuyor (secret). Oyun içerisinde kaç tane gizli yerin bulunduğunu tab tuşuna basarak açtığınız haritanın sol üst kısmında görebilirsiniz. Sonrasında oyun içerisinde her yere bakma isteği uyanacaktır.

Oyunda üç zorluk bulunuyor; Good, Bad ve Ugly (bence çok güzel seçilmiş isimler). Özellikle Ugly’de oyun gerçekten çirkinleşiyor. 😀 Çok zor gerçekten tek kurşunla ölebiliyorsunuz. Onun yerine zevk almak için Bad seçilebilir.

Oyunun zor kısmı bazı trick’leri sizin bulmanız gerektiğidir. Örneğin dinamiti z tuşuna basarak sigaranızla yakıyorsunuz. Oyunu ilk oynadığımda sene sanıyorum 2000 senesiydi. İnternet henüz yaygın değildi ve ADSL söz konusu bile değildi. O zamanlar oyunun çözümüyle alakalı bilgi edinmenizin imkanı yok denecek kadar azdı. Dolayısıyla oyunu çözmek için çok uğraşmış bir o kadar da zevk almıştım. Her neyse ben de yeri çok ayrıdır bu oyunun. Kafa dağıtmak için internetten bulup oynayabilirsiniz.

Oyun içerisindeki gizli yerleri bağlantıdan öğrenebilirsiniz. 😛

Oyunu edinebileceğiniz bir bağlantı. 🙂

Oyunun çözümüyle ilgili bir bağlantı (kendisi Almanca ama translate ile istediğiniz dile çevirebilirsiniz). 🙂

Oyunla ilgili bir başka anlatımı içeren bağlantı. 😉

Aşağıdaki videodan da oyunun hikayesi ve kendisi hakkında fikir edinebilirsiniz.