Yıllık arşivler: 2020

Huzur – Ahmet Hamdi Tanpınar

Ahmet Hamdi Tanpınar‘ın en çok okumak istediğim eseri aslında Saatleri Ayarlama Enstitü‘ydü ama okuduğum ilk eseri Huzur olmuş oldu. Eserin içeriğinden ziyade biçimsel olarak birkaç cümle etmek istiyorum. Çünkü içeriği hakkında başka sitelerden de bilgi edinilebilir, ben biraz farklı yönlerine vurgu yapacağım.

Öncelikle kitabı okuyunca yazarın ne kadar entelektüel ve arka planının sağlam olduğunu fark ediyorsunuz. Karakterler arasında musikiden, edebiyattan ve genel anlamda sanattan öyle eser öyle sanatçı isimleri verilmiş, öyle diyaloglar varki “bu da neymiş?” diye araştırmaya kalksanız 391 sayfalık bu kitabı bitirmeniz aylar sürebilir. 1949 yılında basılmış (hikaye 1937-1939 yıllarında geçmektedir) bu eserin dili o zamanın çoğu yazarında da görüldüğü üzere oldukça zengindir. Eski eserleri okudukça günlük hayatta ne kadar az kelime kullandığımızı da görmüş oluyoruz. Örneğin kitapta çokça geçen ferahfeza (alaturka müzikte, yegâh perdesinde karar kılan makamlardan biri), teganni (şarkı söylemek) kelimelerini öğrenmiş oldum. Bunun dışında şu an günlük hayatta sık kullanmadığımız birçok kelime var elbette ama en çok geçenlerden kelime hazineme bunlar eklendi.

Kitapta bir de birkaç isim tam verilmemiş örneğin yan karakterlerden birinin ismi “S….” olarak verilmiş, nazı mekân isimleri de aynı şekilde. Buna bir sebep bulamadım. Tahmini olan varsa yazının yorum kısmından yazabilir.

Ayrıca önce çok dikkatimi çekmeyen kitabın kapağına, kitabı okudukça dikkatim kaydı. Kitapta geçen mekanlar tam olarak kapaktaki İstanbul. İstanbul’u semt semt çok fazla bilmem ama bilen biri okusa, okudukça kitaba daha alaka duyar diye düşünüyorum. Bazı yerlerin eski adı var mesela, bazı yerler henüz şimdiki kadar önemli değil, hatta şu an merkezi olan bazı semtler o zamanlar İstanbul dışı olarak nitelendiriliyor. İstanbul sevgisi olanlar mutlaka okumalı bu kitabı bu anlamda. İstanbul şahane bir şekilde anlatılmış.

Kitapta karşıt fikirlerde bolca diyaloglar, tartışmalar mevcut. Hatta olaylardan ziyade betimlemeler, düşünceler, konuşmalar daha çok. Yazar bir olayı anlatıyor mesela sonra orada bir düşünce balonu açılıyor, o balon büyüyor da büyüyor. Sonra olay devam ediyor. Tam olarak anlatabildim mi bilmiyorum ama yazar o kadar derine iniyor ki bazen şaşırıyorsunuz. Derinlere dalmayı seviyor, ufak bir olaydan derinlemesine sayfa boyu betimleme veya düşünce ortaya çıkıyor. Netice itibariyle yazara hayranlık duyuyorsunuz.

Konu içeriğine girmeyeceğim dedim ama kitaptan ufak bir kaç pasaj paylaşmaya karar verdim. Karakterlerden biri şunu söylüyor mesela;

  • Güçlük var. Fakat imkânsız değil. Biz şimdi bir aksülâmel devrinde yaşıyoruz. Kendimizi sevmiyoruz. Kafamız bir yığın mukayeselerle dolu; Dede’yi, Wagner olmadığı için, Yunus’u, Verlaine, Bâki’yi, Goethe ve Gide yapamadığımız için beğenmiyoruz. Uçsuz bucaksız Asya’nın o kadar zenginliği içinde, dünyanın en iyi giyinmiş milleti olduğumuz hâlde çırılçıplak yaşıyoruz. Coğrafya, kültür her şey bizden bir yeni terkip bekliyor; biz misyonlarımızın farkında değiliz. Başka milletlerin tecrübesini yaşamağa çalışıyoruz. Sayfa 251-252
  • … Bir tarafta on dokuzuncu asrın en korkunç, en yıkıcı ihtiraı olan ihtilâl mühendisleri var. İspanya’da veya Meksika’da oturup dünyanın herhangi bir köşesinde, bir şehrin eldeki planlarına göre elektrik tertibatını uzaktan hazırlayan herhangi bir teknik çalışma gibi, ihtilâl hazırlayanlar, hayatın azmağa, kangren olmağa müsait yerlerini keşfedip üzerine basanlar, onu azdıranlar var. Sayfa 322
  • Ben inanmıyorum. Ve onların meseleleri için kan dökmek hoşuma gitmiyor. Avrupa tehlikede imiş. Bana ne! Biz tehlikedeyken o düşündü mü? Balkan harbinde bir kere felâketi önlemeği aklına getirdi mi? Asırlardır bize soğukkanlılıkla ameliyat yaptılar. Kestiler, biçtiler. Birkaç asırlık topraklarımızdan ot gibi söktüler. Sonra pirinç tarlasına havuç eker gibi yerimize başka milletler ekildi. Bunları yapan Avrupa değil miydi? Hitler’i bugünün meselelerini Avrupa beslemedi mi? Sayfa 350

Bunlar kitaptan sadece birkaç pasaj. Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere eser oldukça zengin. Kitapta onlarca var böyle parça. Ayrıca altını çizeceğiniz (klişe cümlem haline mi geldi ne?) birçok cümle de bulacaksınız. Bu sebepten elinizde bir kalemle okumanız da yarar var.

Kitabı okurken “bunu da not düşmeliyim” dediğim daha çok şey vardı ama aklıma şu anda bunlar geliyor. Eminim daha sonra bu yazıya ekleme yapma ihtiyacı duyacağım. Hayati İnanç‘ın da dediği gibi “Dedelerimizden kalan hazine sandığının üstünde oturmuş, dilencilik yaparak yaşıyoruz“. Ahmet Hamdi Tanpınar benim kanaatimce o sandığın içindekilerden sadece bir tanesi. Bu eserinin içerisinde de hem sanat, hem sanatçı anlamında o sandıktan başka numuneler mevcut. Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü de en yakın zamanda okuyarak burada paylaşmak istiyorum.

Sağlıcakla kalın.

Vesselam.

DUA – Arif Nihat ASYA

Biz, kısık sesleriz… Minareleri,
Sen, ezansız bırakma, Allah’ım!

Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma, Allah’ım!

Mahyasızdır minareler… Göğü de
Kehkeşansız bırakma Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma, Allah’ım!

Bize güç ver… Cihâd meydanını,
Pehlivansız bırakma Allah’ım!

Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma, Allah’ım!

Bilelim hasma, karşı koymasını;
Bizi cansız bırakma, Allah’ım!

Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma, Allah’ım!

Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma, Allah’ım!

Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız
Ve vatansız bırakma, Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma, Allah’ım!

Arif Nihat Asya

Namaz Muhasebesi – Nurettin Yıldız

Böyle kitapların en sevdiğim yanı ne kadar bilirseniz bilin satır aralarında bilmediğiniz faydalı bilgilerin karşınıza çıkabilmesidir. Ayrıca hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Dolayısıyla bazı konuları zaman zaman farklı kaynaklardan okuyarak hatırlamakta fayda var diye düşünüyorum. İstifade edilebilecek bir eser.

Neden ve Nasıl Siyer Öğrenmeliyiz? – Muhammed Emin Yıldırım

Siyer öğrenmek isteyenler için başlangıç kaynağı olabilecek bir eserdir. İçerisinde birçok anahtar kelime barındırmaktadır. Ben ilk basamak olarak tavsiye üzerine bu kitabı okudum. Şimdi de bu kitaptaki tavsiyelere uyarak yeni eserler temin edip siyer okumayı hedefliyorum. Neden ve nasıl sorularına çok güzel yanıtlar vermiş. Kitabın sonunda da tavsiye siyer kitapları verilerek kitap tamamlanmış. Pir çırpıda okunacak bir kitap tavsiye ediyorum.

Journey to Dreams Belgeseli – Hasan Söylemez

Hasan Söylemez’in youtube kanalında yayınladığı belgeselin adıdır Journey to Dreams yani Hayallere Yolculuk. Bisikletle tüm Afrika’yı gezerek belgesel yapmış kendisi. Belgesel 10 bölümden oluşuyor ancak bir de film çıkmış bu yolculuktan. Filmin ismi ise Tenere. Henüz filmi izlemek kısmet olmasa da belgeseli izledim. İnsanı merakla içerisine çekiyor bu belgesel ve kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum. Belgesel boyunca karşılaştıkları insanlara hayallerini soruyor Hasan Söylemez. Aldığı cevapların bazılarını insana kendini ve dünya düzenini sorgulamasına vesile oluyor. Çünkü orası Afrika. Her ülke bir ‘batı’ ülkesinin sömürgesi hala neredeyse. Kimi Portekiz’in kimi Fransa’nın kimi İngiltere’nin… Müthiş kaynaklara sahip olmalarına rağmen resmen sömürülüyorlar hala. Oldukça yoksullar ve biz elimizde olduğunun önemine rutin olduğundan dolayı farkına varamadığımız nice nimetlerin bazılarının varlığını bile bilmiyorlar. Mesela bulaşık makinasını hiç görmemiş insanlar mevcut.

Her neyse.. Dediğim gibi kesinlikle izlemenizi tavsiye ettiğim bir belgesel. Bir fırsatını bulursam filmini de izleyeceğim Hasan Söylemez’in. Twitter hesabından bu yolculuğun bir kısmına şahit olmuştum ama belgeseli izleme fırsatını ‘Korona günleri’nde buldum ben. Belgesel 10 bölümden oluşmakta ve bölümler maksimum 1 saat uzunluğunda. Bölümleri aşağıda sıraladım.

  1. FAS (Morocco)
    • Fas’ın güney bölümünde kalan Batı Sahra tartışılan bir bölge ve büyük bölümü çöl.
  2. MORİTANYA (Mauritania)
    • Burada vagonlarla demir cevheri taşınıyor. Bu trene yolcu binmesi ücretsiz ama kompartıman yok.
  3. SENEGAL (Senegal)
    • Pembe Göl
    • St. Louis
    • Dakar
    • Garee Islands (Köle Adası)
  4. YEŞİL BURUN ADALARI (Cabo Verde)
  5. GAMBİYA (Gambia)
    • Tek sınırı Senegal iledir.
  6. GİNE (Guinea)
  7. GİNE BİSSAU (Guinea Bissau)
    • Aslında ismi Gine ama karışmasın diye başkenti olan Bissau ile birlikte anılıyor.
  8. SİERRA LEONE (Sierra Leone)
    • Ülkenin dağları aslan demekmiş. Dağların aslan görüntüsüne benzediğinden dolayı bu isimle anıldığı belirtilmiş.
  9. LİBERYA (Liberia)
    • Kanlı Elmas – Altın arama
    • Bu ülkede sadece iki tane yasal ve yurtdışın temelli altın arama şirketi var. Bu iki şirkette Türk. Bir tanesi MNG Gold.
    • Ülkede uzun yıllar iç savaş yaşanmış (90’lardan 2000’lere – 2002’de son bulmuş).
  10. MALİ (Mali)
    • Tumbuktu terörize ve çok tehlikeli bir bölge.
    • Cenne Cami – 700 yıldır ayakta duran toprak yapı. Her sene imece usulü bakım yapılıyor.
    • Kıyafet yapımı – Kumaşı kadınlar boyuyor, ahşap tokaçlarla ütüleniyor. Ama Çin’den gelen ucuz kumaşlar bunun da önünü kapatıyor.
    • Dogon Kabilesi

Gittiği rota da aşağıda mevcut. Belgeselin geçtiği yerleri buradan takip edebilir misiniz? Rotayı tamamladı mı bu yazıyı yazdığım an itibariyle bilmiyorum. 🙂

Beyaz Zambaklar Ülkesinde – Grigoriy Petrov

Adını hep duyduğum ama bir türlü okumaya fırsat bulamadığım bir kitaptır kendisi. Rus yazarın hayatı ve bu kitabın hikayesi ilginç geldi. Ben bir hikaye veya roman tarzı beklerken beklentimden çok farklı bir kitapla karşılaştım. Başlıkta bahsedilen ülke Finlandiya. Yazar Finlandiya’nın sömürgeden halinden sonra nasıl ferah seviyeye ulaştığını anlatıyor. Bu işin önde gelen isimlerinden biri de J. V. Snellman. Kitap yaklaşık 100 yıl önce yazılmış ve yazıldığı ilk günden beri ülkemizde çok okunan kitaplardan birisidir. Kitabın Mustafa Kemal tarafından da tavsiye edildiği de ifade edilmiştir. Kitaptaki anlatılanların bir kısmının şekil itibariyle cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’de de uygulandığı anlaşılmaktadır. Her kitap gibi bu kitaptan da alınacak yararlı bilgiler mevcuttur.

Allah Cümlemizi Korusun – Bekir Develi

Güzel insan Bekir Develi’nin ilk kitabıdır kendisi. Deneme şeklinde, başlıkların altını doldurmuş yazar. Bekir Develi alelâde güzel bir anadolu insanı, dertli bir insan. Altını çizeceğiniz kilit kelime ve cümleler de var. Fırsat bulursanız okuyun derim. Ayrıca kendisi Youtube‘da çok güzel işler de yapıyor. Kanalını kesin takip edin mükemmel konukları ve programları oluyor.

Futbol! Bir Aşk – Halit Kıvanç

Halit Kıvanç’ın Telesafir‘den sonra okuduğum ikinci kitabı Futbol! Bir Aşk. Halit Kıvanç ülkemizdeki televizyonun gelişimi gibi futbolu da neredeyse başından beri takip etmiş birisi. Müthiş bir hikayesi, tecrübesi var. Kitaba gelirsek öncelikle çok güzel bir kaynak olmuş literatür için. Kitapta büyük ayrıntılar mevcut iken 96 Avrupa şampiyonası’na çok da değinilmediğini gördüm burası garibime gitti. Yine 2002 dünya kupasına da çok değinilmemiş. Ayrıca Halit Kıvanç deneyim, birikim ve anılarından faydalanılması gereken bir yazar, spiker, entelektüel. Ben ondan özellikle de 2000 yıllardan itibaren çok yararlanılmadığını düşünüyorum. İnşallah vefat etmeden ilgili makamlar vesilesiyle onurlandırılır.