Etiket arşivi: talas

Cemil Baba

Son devir dervişlerindendir (Kayseri,1912 – Talas, 6 Kasım 1982). 1960’tan itibaren halk arasında ‘Boyacı Cemil’, ‘Hacı Cemil’, ‘Cemil Emmi’, ‘MaviBoncuklu Cemil’ olarak tanınan Cemil Baba‘nın asıl adı Cemal Kazan‘dır. Kayseri’nin Deliklitaş Mahallesi 156 numaralı hanede dünyaya geldi. Babası ‘Kazancı’ lakabıyla tanınan Hacı Mustafa Ağa, annesi Methiye Hanım’dır. Methiye Hanım, halk arasında ‘Melek Ana’ olarak tanınır. Babasını I. Dünya Savaşı’nda kaybetti. Üç çocuğuyla dul kalan annesi, Talas’ın Harman Mahallesi’nde ikamete başladı. Kızkardeşi İkbal genç yaşta bir hastalık sonucu hayatını kaybetti. Bir süre annesi ve diğer kardeşi Rifat ile birlikte yaşadı ve bu süre boyunca Talas Harman Meydanı’nın güneydoğusunda ayakkabı boyacılığı yaptı. Bu arada annesi ve erkek kardeşini de kaybetti.

Bundan sonra yalnız ve menkıbelerle örülü yarı meçhul bir hayat yaşamaya başladı. Soyadı kanunundan sonra, babasının lakabı olan ‘Kazancı’dan yola çıkarak Kazan soyadını aldı. Nüfus cüzdanındaki kayda göre, Askerlik Kanunu’nun 164 sayılı hükmüyle ‘muvazzaflık hizmetine tâbi tutulmayarak’ askere sevk edilmedi.

Gençlik yıllarında ayakkabı boyacılığı yapan Cemil Baba ilerleyen yaşlarında ‘Hacı Cemil’ olarak tanındı. Bu dönemde boyacılığı bırakan Cemil Baba, şehirde rastgele nazar ettiği kişilere verdiği mavi boncuklardan dolayı ‘Mavi Boncuklu Cemil Baba’ olarak anılmaya başlandı. Kayseri’nin sevilen halk adamlarından olan Cemil Baba, halk arasında ‘deli’, ‘veli’ ve ‘meczup’ gibi sıfatlarla anılmaktadır. Sadece Kayseri’de değil İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin birçok beldesinde çok sayıda seveni vardır.

Bazı halk şairleri, deyişlerinde onu ve kerametlerini konu almıştır:

[pastacode lang=”markup” manual=”Libas%C4%B1%20hem%20yorgan%2C%20hem%20de%20yata%C4%9F%C4%B1%2C%0AD%C3%BCnyaya%20meyletmez%2C%20yoktur%20meta%C4%B1%2C%0ANe%20zevcesi%20var%2C%20ne%20de%20ota%C4%9F%C4%B1%2C%0AHalleri%20ba%C5%9Fkad%C4%B1r%20Cemil%20Baba%E2%80%99n%C4%B1n.” message=”” highlight=”” provider=”manual”/]

Halk arasında anlatılanlara göre vefatı şöyle olmuştur: 5 Kasım 1982’de Talas belediye otobüsü ile cuma namazını eda etmek için şehre geldi. Otobüstekilere; ‘Anam beni çağırıyor yarın anama gideceğim’ dedi. Bu tarihten bir hafta kadar önce de şehirde gördüğü tanıdıklarından helallik istedi. 5 Kasım’ı 6 Kasım’a bağlayan geceyi ibadetle geçirdi. Sabahın erken saatlerinde Seyyid Burhaneddin Türbesini ziyaret etti ve uzun bir yolculuğa çıkacağı gerekçesiyle abdest aldı. 6 Kasım ’da saat 15:30’da yeğeni Ali Felek’in Talas’taki evinde hayatını kaybetti. 7 Kasım ’da ‘Anayasa Oylaması’ olmasına rağmen, cenazesi büyük bir kalabalığın katılımıyla Talas’ta toprağa verildi. Defnedildiği mezarlık kendi adıyla anılmaktadır. Vefatından kısa bir süre sonra sevenleri mezarının üzerine bir kubbe yaptırdı. Cemil Baba zaman zaman Talas Belediyesince düzenlenen seminer ve toplantılarla anılmaktadır. Cemil Baba ile ilgili ilk yayın da tarafımızdan yayımlanan Allah Dostlarından Mavi Boncuklu Cemil Baba isimli kitaptır (1984). Ayrıca Ethem Cebecioğlu’nun 20. Yüzyıl Evliya Menakıbı adlı eserinde yer alan şahsiyetlerden biri de Cemil Baba’dır.

CEMİL BABA’DAN SÖZLER VE MENKIBELER

İşte onun çevresindekilere söylediği sözlerden bazıları: “Beni benden alıp kendisine bağlayandan başkasına bağlanamam. Öyle âşık ol ki, âşıklar sana âşık olsun.”

Zamane insanlarını cehenneme götürecek iki önemli şey var: Birisi söz söylemek. Öbürü ise yemek yemekte itiyat göstermemek.

Bizim yakınlığımız iman yakınlığıdır. Şunun bunun yakınlık dediği sadece uzaklıktır. Bu yola girenler için tek yakınlık vardır, iman yakınlığı. Bizim sabunumuz Tevhiddir.

İnsanoğlu meleklerden çok üstün bir varlıktır. Ona bu üstünlüğü Nefs bahşediyor. Meleklerde bu yoktur. Fakat bu insanı bulmak zordur. Nerede o eli öpülesi insan? Malınız-mülkünüz sizi gurura düşürmesin ki, onda dünyalık korkusu vardır. Kâinatı hükmü altında bulunduran Allah, bu eseriyle gururlanmazken, insana ne oluyor da küçük eserleriyle gururlanıyor?

MİNAREYİ GÖRMESEYDİN AKLIN BAŞINA GELMEZDİ

Kayseri’nin gönül insanı Cemil Baba merhum, sabahları çarşıyı boydan boya gezermiş. Esnaflar ona saygı ve sevgi gösterirler, izzet ikramda bulunurlar, bu konuda da birbirleriyle yarışırlarmış. O sırada çarşıya yeni bir esnaf gelmiş. Cemil Baba’ya esnafın bu ilgisini yadırgamış. Cemil Baba’nın kılık kıyafetine bakmış, beğenmemiş. Kirlide keramet mi olur demiş. Yüzünü başka tarafa çevirip Cemil Baba’yı görmezlikten gelmiş.:
– Şu kirliye herkes Cemil Baba deyip ayağa kalkıyor: diye de esnafı ayıplamış. O gece adam rüya görmüş. Rüyada dört kişi adamı tuttukları gibi, bir Camii Kebir’in minaresine, bir Kurşunlu’nun minaresine, bir Bürüngüz Camiinin minaresine çıkarmışlar ve “atalım mı aşağı” diye de adamı minareden sallandırıyorlarmış. Adam sabaha kadar ölüm kalım mücadelesi vermiş. Korkudan ölecekmiş neredeyse. Sabahleyin kan ter içinde uyanmış, güç bela dükkânını açmış. Bakmış, karşıdan Cemil Baba geliyor. Hemen koşup sarılmış:
– Buyur baba bir çay, bir soğukluk ikram edeyim. Cemil Baba, adamın yüzüne bakmadan:
– Minareyi görmeseydin, aklın başına gelmezdi le? demiş.

Bir gün bir dostunun evine terzi elinde özel olarak dikilmiş, yepyeni bir elbiseyle gelir Cemil Emmi. Bir köşeye oturur, iğne iplik ister evin hanımından. Kadın, “Cemil Baba dikecek bir şey varsa izin ver ben dikeyim” diye rica etse de “yok” der Cemil Emmi. Ve yepyeni elbiseyi omuzlarından sırtından söker, sağından solundan yırtar ve bir çuvaldıza geçirdiği kalın, beyaz bir iple söktüğü yerleri alelusul yeniden diker. Bu durumu şaşkınlıkla seyredenlere “Ne güzel oldu değil mi? Aşkın iğnesiyle dikilen böyle güzel olur” der.

Veli ALTINKAYA

Bu yazı ve resimlerin bir bölümü Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan Şehir isimli Kültür Sanat Dergisinin 11. sayısından alınmıştır.

Kayseri Talas Panaya Rum Kilisesi (Yaman Dede Camii–Talas Yeni Camii)

Uzun süredir merak ettiğim ama bir türlü gidemediğim Talas Panaya Kilisesi’ne geçen cuma nihayet gittim. Kapalı mı açık mı olduğunu yani aslında beni neyin beklediğini tam olarak bilmiyordum. Kısa bir yolculuktan sonra vardım kiliseye. Cuma namazı vaktinden yaklaşık bir saat önceydi. Kapının kapalı olduğunu gördüm. Kapının yanında yaşlı bir amca vardı. Aktif olarak kullanılıp kullanılmadığını sordum. Kullanıldığını söyledi ve kapıyı yitip açtı. İçeride caminin imamı temizlik yapıyordu. Vaktin gelmesine de yaklaşık bir saat gibi bir zaman olduğundan dolayı koyu bir sohbete koyulduk. Panaya Kilisesi 1886 yılında II.Abdülhamid Han’ın izni ile, Talas’ın Tablakaya Mahallesine yapılmış bir Rum Kilisesi imiş. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Rum’ların tamamen göç etmesi sonucu 1926 yılında camiye çevrilmiş. Bir dönem cami olarak kullanıldıktan sonra bakımsızlıktan kapısına kilit vurulmuş. Daha sonra tadilattan geçerek tekrar ibadete açılmış. Şu anda Yaman Dede yada Talas Yeni Cami olarak da biliniyor. Bölgede zamanında bir çok Ermeni’de yaşamış. Yaman Dede öğrendiğim kadarıyla Hristiyan olan bir Ermeni’ymiş. Sonradan müslüman oluyor ve camiye adı veriliyor. Cami dıştan fena görünmüyor. Camide tadilat yapılmış olsa da içi içler acısı durumda. Tavan ve duvarlar yer yer su almış ve çok daha iyi bir tadilat yapılması gerekiyor. Amcayla konuşurken çevrede Rum yada Ermeni’lerin hala yaşayıp yaşamadığı sordum. Sadece bir Ermeni aile var dedi. İstanbul Ermeni Patrikhanesi yardım ediyormuş. Sanırım bir emanetçilerinin orada olduğunu göstermek istiyorlar. Tarihi değeri bir yana halâ Rum ve Ermeni’lerin ziyarete geldiği bu yapıya daha iyi sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu arada amca çevrede hazine arayanlardan baya şikayetçi. Zira kendi tarlasını delik deşik etmişler. Bu arada kendi de zaman zaman kazma küreğinin bir küpe takılmasını umduğunu söylüyor. (:

Fotoraf07241_thumb

Fotoraf0721Fotoraf07041 Fotoraf0718Fotoraf0726  Fotoraf0710  Fotoraf0695